Öğrenci Akademik Yazı

Türk Futbolunda Güncel Sorunlar ve Spor Medyasının Rolü

Medya ve Futbol
Arş. Gör. Ahmet Fevzi Kibar

Bu çalışmamızda Türk futbolunda güncel meseleler ve spor medyasının rolü ele alınmaktadır.

Yazar: Ayşegül CAN[1]

GİRİŞ

Teknolojinin hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle neredeyse bütün bilgi akışımızı kitle iletişim araçları sayesinde gerçekleştiriyoruz. Bundan kısa süre öncesine kadar en etkili araç televizyon ve gazeteyken şu an kaynaklarımızın çoğunu internet siteleri ile sosyal medya platformları oluşturuyor. Ülkemizin en rağbet gören sporu futbol da bundan nasibini almış durumdadır. Keza bilginin bu kadar kolay ulaşılabilir ve kamuoyunda bu kadar tesir yaratabilecek güçte olmasının her ne kadar olumlu bir yönü olsa da; sporu eğlence aracı olmaktan çıkaran ve futbolu ticari bir araca dönüştüren menfi bir etki yaratması da kaçınılmaz bir durumdur. Bu çalışmamızda Türk futbolunda güncel meseleler ve spor medyasının rolü ele alınmaktadır.

I. ÜLKEMİZDE MEDYANIN GELİŞİMİ

Ülkemizde televizyonculuğun  tarihi çok eskiye dayanmamaktadır. Özel televizyonculuğun 1990’lı yıllarda Star TV ile başlamasıyla birlikte “Renkli Dünya” evlerimizin daimi üyesi haline geldi. Ardından takip eden kanalların; uluslararası müsabakaları yayınlaması, yerli ve yabancı dizilerin yayın akışında yer alması, yabancı yayınların “yerli hali” ile verilmesi Türk halkının alışık olmadığı bu dünyaya daha da rağbet görmesi ile sonuçlandı. Yine bu dönemde hayatımıza giren bir başka yenilik internet oldu. 12 Nisan 1993 yılında ODTÜ Bilişim Merkezi’nde ilk internet bağlantısı gerçekleştirildi.

ODTÜ’nün ardından yakın zamanda Bilkent, Boğaziçi, Ege ve İTÜ’de de internet kullanımı yaygınlaştı. Ticari amaçla kullanımı ise T.C. Merkez Bankası ile başlamıştır. Hane halkında kullanımının yaygınlaşması ise 1996 yılını buldu.[1] Görüldüğü üzere birbirini takip eden yıllarda hayatımızda neredeyse bir devrim yaşandı. Sürekli hareket halinde olan, yayın akışının durmadığı, bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı kısacası bu kadar harekete rağmen insanı hareketsiz hale getiren bir dönemin de başlangıcı oldu. Gündem hızlı değişmeye başlamış, izleyicinin beklentisi de artmış oldu. Zira kamuoyunun isteklerinin sürekli değişmesiyle birlikte medya da buna ayak uydurmak için çeşitli formatları denemiştir. Bu durumda internetle rekabet edebilmek için yayın politikasını değiştirmek şart olmuştur.[2]

T.C. Başkanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü tarafından 2016 yılında yayınlanan veriler bu değişimi gözler önüne serdi. Buna göre Türk yapım şirketlerinden çıkan sayısız yapım ve diziler aynı zamanda Ortadoğu, Balkanlar ve Latin Amerika ülkelerine de ihracat edilmektedir.[3] Bu durum göstermektedir ki televizyonculuğun tarihi her ne kadar yeni olsa da gelişimi ve uluslararası alanda yerini alması oldukça hızlı olmuştur. Bu alanda rekabete hazır ve dinamik bir pazar olduğu açıktır.

Görsel içerikler bu şekilde değişim gösterirken, yazılı kitle iletişim araçlarından biri olan gazeteler de yaşanılan döneme göre şekillenmiştir. Modern spor dallarının ilgiyle izlenmeye başlanması, müsabakaların televizyon yayın akışında yer almasıyla birlikte farklı içerikli gazeteler de bir bölümlerinde spor sütunlarına yer vermeye başlamıştır. Bu durum spor gazeteciliğini ortaya çıkarmıştır. Gazetelerde müsabakaların anlatımı ve eleştiri yayınlarının yer almasıyla sporseverler tarafından ilgi görmesi de bu alanda yeni yazarlara ihtiyaç hâsıl olmuştur. Bu alışılmadık sektör, yeni meslek dallarını da beraberinde getirmiştir.

Görüldüğü üzere bu alanda bireyin bilgi ihtiyacı artmış ve bununla birlikte iletişim araçlarına da yaşadığı dönemin özelliklerine göre yön vermiştir. Keza dönemin ihtiyaçlarıyla değişen medyanın da bireye yön verip vermediği de tartışma konusudur.

II. FUTBOLUN MEDYADA YERİ                                                                    

2000’li yıllara gelindiğinde “çocukluk çağını” hızla geçirmiş ve hatta “olgunlaşmış” bir medya karşımıza çıkar. Kuruluşlar yayın politikalarını belirlerken şu soruyu sorar:“ Okuyucu ve izleyici ne bekliyor?” Şu iki kelimenin altını çizmek gerekir: “Tiraj” ve “Reyting”.

Spor medyasında da bu ölçütler kendini gösterir. “Bu durum spor dalları içinde yüksek beklenti ve ilgi düzeyine sahip bir alan olan futbola endekslenmiş bir yayın politikasının olmasını kaçınılmaz kılar.”[4] Hal böyle olunca oldukça geniş izleyici kitlesine sahip bir spor dalında; oyuncusundan yöneticisine kadar kulüplerin medyada yer almaması imkânsız hale gelmiştir.                 

Bu durumu etkileyen bir neden de futbolun yalnızca geniş kitlelerce takip edilen bir spor dalı olması değil; günümüzde büyük meblağların konuşulduğu bir endüstri haline gelmiş olmasıdır. Uluslararası danışmanlık şirketi Deliotte, Dünya Futbol Kupası ve Olimpiyat Oyunları düzenleyen ülkelerin, bu organizasyonlar için yaptıkları harcamalarla ilgili yayınladığı raporda organizasyonların tahmini bütçelerinin inanılmaz rakamlara çıktığını göstermiştir. Raporun en ilginç kısmı da uluslararası organizasyonlarda ayrılan bütçelerdir. 2018 Dünya Kupasında, Rusya’nın ayırdığı meblağ 50 milyar dolar olup, 2022 de Dünya Kupasına ev sahipliği yapacak Katar’ın bu organizasyon için ayırdığı bütçenin 200 milyar dolar olduğu belirtilmektedir.[5]                        

Olimpiyatlara ve organizasyonlara ayrılan bütçenin yanı sıra ülke içinde bu alana ayrılan reklam, sponsorluk, transfer ücretleri de dikkate değerdir. “Bugün milyon dolarların transfer döneminde havada uçuştuğu bir futbol endüstrisinden bahsedebiliyorsak bunun büyük oranda medyanın yaygınlaştırdığı güçle mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Tabi bu ikili arasındaki ilişkinin temelinde karşılıklı gelir elde etme güdüsü olduğunu unutmamak gerek. Diğer yandan her gün gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında gördüğümüz bu renkli dünyanın sunum kısmında denkleme dahil olan reyting ve tiraj gibi ölçütler, futbolun kendi oyununun öznesi olmaktan çıkıp koca bir endüstrinin nesnesi durumuna düşürmüştür ki bu da bu oyunun doğasının anlaşılır bir sonucudur. Canlı yayınlar, maç üzerine tartışma-şov programları, oyunun magazinsel yönü, futbol belgeselleri gibi birbirinden farklı formattaki haber veya televizyon programları bu pazarda hemen hemen her gün yeniden üretilir.”[6]

Spor programları ve özellikle de naklen müsabaka yayınları en fazla izleyici çeken programlardır. “Kitlelerin futbol maçlarını seyrederken ekran karşısına çakılıp kalmaları bazılarınca bu oyunun toplumu uyutan “Sosyal Afyon” olarak adlandırmasına yol açmıştır.[7]

Bu durumun gözle görülebildiği zamanlara en iyi örnek uluslararası müsabakalar ve şampiyonluk mücadeleleri olacaktır. Bireyler üzerinde böylesi etki yaratabilecek bir alanda haber yapmak özellikle popüler kültürün etkisi altına aldığı bir spor dalı söz konusu olduğunda ince eleyip sık dokumayı gerektirmektedir.

III. SPORDA ŞİDDET KAVRAMI

Medyanın üzerine düşmesi gereken alanlardan biri “sporda şiddet” olmalıdır. Yine sormamız gereken bir diğer soru ise “Futbolda şiddetin diğer sporlara oranla daha fazla olmasının nedeni nedir?” olmalıdır. Bu soruya verilebilecek ilk cevap, futbolun diğer sporlara nazaran daha fazla izleyici sayısına sahip olmasıdır. Ekonomik sektör olarak gelirlerinin başarıya bağlı olarak artması ve taraftarın baskı unsuru olarak kullanılmasını da sebep gösterebiliriz. “Futbol kulüplerinin Spor Bakanlığı ile birlikte eski stadyumları yıkıp yerine yaptıkları stadyumlara “Arena” isimlerini vermeleri aslında futbolun bir spor müsabakasından ziyade, iki takımın ölüm-kalım savaşı (gladyatörler) olarak görülmesi hem futbolcu hem taraftar üzerinde olumsuz baskılamaya neden olduğundan dolayı şiddeti arttırabilmektedir. Türkiye’de “dört büyükler” olgusunun içimize yerleşmesiyle beraber, taraftarlık aidiyet duygusunda artış olduğunu söyleyebiliriz. Taraftarlıktan, fanatizme ve holiganizme evrilen seyirciler, şiddet kavramı ile daha sık anılır olmuştur.[8] Bu durumun ortaya çıkmasının bir sebebinin de medya olduğu göz ardı edilemez bir gerçektir. Kimi zaman bir haber başlığı bile bu durumun yansıması olabilir. Her ne kadar farklı isimlerle sebep aransa da şiddetin hiçbir surette geçerli bahanesi olamaz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan araştırma komisyonu “futbolda şiddet” konusunda çarpıcı verilerin yer aldığı bir rapor yayınlamıştır. Yapılan araştırmaya göre, “Türkiye’nin önemli futbol takımlarının yer aldığı dört kentinde, futbol maçlarında şiddet olaylarına karışan ve polis kayıtlarına geçmiş futbol seyircilerinin yarısından fazlası (%51,7) maçtan önce spor medyasında çıkan haberlerden etkilendiklerini, %33,3’ü ise kısmen etkilendiklerini belirtmişlerdir.”[9] Bu konuda 25 Mart 2011’de sunulan “Spor Kulüplerinin Sorunları ile Sporda Şiddet Sorununun Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyon Raporu” da dikkate alınması gereken noktaları göz önüne sermiştir.[10] Rapor tarihinden günümüze kadar bu hususta büyük çapta değişim görülmemekle birlikte toplumu bilinçlendirme konusunda medya faydalanılabilecek en güzel araçtır.

IV. FUTBOLDA CİNSİYETÇİ SÖYLEM

Spor medyası bir varlık olarak düşünülse ve “Cinsiyeti nedir?” diye bir soru yöneltilse, kahramanlarının çoğunlukla erkeklerden oluştuğu spor medyasında, erkek egemen anlayışı ortaya çıkmaktadır.[11] Medyada kullanılan dil ve sahadaki tezahüratlarda bunun yansıması görülmektedir.                                                                

Ekranların canlı yüzleri olan spor spikerlerine; maç yorumlarında, haber sunumlarında bizlere keyifli zaman yaratan ve ekrana kilitleyen sunuculara ve yorumculara bu konuda görev düşmektedir. “Futbol ataerkildir. Formalar pembe olmamalıdır. Kadına futbol yakışmaz.” söylemlerine ekranlarda bir daha rastlanmaması bu yolda en güzel adımlardan biri olacaktır. Bu alanda oldukça başarılı kadın spiker, yorumcu, sunucuların da yer alması “futbolun ekran yüzünde” de görev almanın bu alanda yeniliklere ve gelişime ayak uydurmanın birlikte başarılabilecek bir şey olduğunu göstermektedir. Futbolda saha dışı rol almanın yanında aktif olarak kadının saha içindeki yerine bakmakta fayda vardır. FIFA, 2019 yılında kadın futbolunu temel başlıklar üzerinden incelediği bir rapor yayınladı.[12] Bu araştırma dikkat çekici rakamları ortaya çıkardı. Yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkan verilerde, “kadın futboluna dair” stratejiye sahip FIFA üyesi federasyonların oranı %76 iken, bu federasyonlarda yer alan kadın yöneticilerin oranı %9 olarak görülüyor. Kadın futbol departmanı bulunan FIFA üyesi federasyonların oranı %49.5 ve bulunduğu konumun lideri olan kadın yönetici sayısı 196 olarak karşımıza çıkıyor.[13]

Araştırmanın dikkate değer bir diğer noktası ise, lisanslı kadın hakemlerin sayısının lisanslı kadın futbolculara göre bir hayli fazla olmasıdır. Bu konuda  FIFA kokartlı Süper Lig eski hakemi Seçim Demirel yaptığı bir değerlendirmede şu ifadelere yer vermektedir:

Ülkemizin FIFA kokartlı ilk kadın hakemi olan Lale Orta, 1995’te FIFA kokartını takarak ülkemizi Avrupa’da temsil ettikten sonra 1999 yılında da Süper Lig’de maç yönetmeye başlamıştı. Ben dâhil birçok kadın onu örnek alarak hakemliğe başladık. Sonraki yıllarda ben Türkiye’de bir ilki başararak Süper Lig yardımcı hakem kadrosuna girdim ve Süper Lig’de görev almaya başladım. Bu başarımdan sonra birçok genç kız beni rol model alarak hakemliğe başladı. Tabii şunu da belirtmek gerek ki kadın futbolcuların çoğu oynadıkları süre içerisinde herhangi bir gelir elde edemezken kadın hakemler maç yönettikleri kategorilerde erkek hakemlerle aynı ücreti alıyorlar. Bir diğer neden ise futbolun ciddi bir fiziksel mücadeleye dayalı oluşu. Hakemlik için ise sadece atletik performans (koşu) yeterli oluyor. Ben bunun da bir etken olduğu fikrindeyim.’’[14]

Görüldüğü üzere kadınların bu alanda söz sahibi olması için en azından eşit şartlara sahip olması gerekmektedir. “Bugün 1. Lig statüsünde mücadele veren kulüplerin oyuncularının aldıkları ücretler, düzenlenen maç organizasyonlarının niteliği, kullandıkları malzemeler, tesisler/sahalar ve tribün/medya desteği erkek futboluyla karşılaştırılmayacak bir düzeyde; çünkü aralarında ekonomik, politik, toplumsal ve tarihsel bağlamda çok büyük bir uçurum var. Yaklaşık yüz yıl önce kadınların bedenlerine uygun olmadığı düşünülen futbol günümüzde kadınlara “yasak” değil; bununla birlikte tarihin biriktirdiği dışlanmışlık bugün, borsada bir değerinin olmaması ile cisimleşiyor. Ancak, kadınlar nasıl ki hayatın her alanında farklı mücadelelerin içerisindeyse, futbolda da mücadele ederek top oynamaya devam ediyor.”[15] Spora yönlendirme ve spordan alıkonulmadığı takdirde kadınların başarısının dikkate değer oranda artacağı görülecektir. Başarı beklenen bir alanda ise yapılan harcamalarda, sponsorluklarda, verilen ücretlerde ve yine basında yer alması hususunda koşulların iyileştirilmesi beklenmektedir.

V. ÇÖZÜLEMEYEN SORUN: IRKÇILIK

Futbolun evrensel bir spor haline geldiği açıktır. Bu da bizlere tüm dünya milletlerinden insanları bir araya getiren bir çeşit kültürel şölen yaşatıyor. Bu çeşitlilik oyuncusundan hakemine uluslararası müsabakalar için birçok insanın birlikte çalışması anlamına gelmektedir. Ancak geçmişte insanlarda derin izler bırakan sorunların 21. yüzyıla gelindiği halde tekrarlaması,  yanlışın yanlış olarak görülememesi durumu hala devam etmektedir. Futbolun en derin yaralarından biri de belli dönemlerde tekrarlayan ve bu kültür şölenine ket vuran bir sorun olan ırkçılıktır. Bunun en yeni örneği 8 Aralık 2020’de ülkemiz temsilcilerinden Başakşehir ve Paris Saint Germain arasında oynanan UEFA Şampiyonlar Ligi karşılaşmasında görüldü. Müsabakanın 4.hakeminin, temsilcimizin yardımcı teknik direktörüne karşı ırkçı söylemlerde bulunması üzerine takımlar sahadan çekildi. Maç sonunda sosyal medyada takımlar,  oyuncular, taraftarlar ve kurumlar “ #notoracism” etiketiyle birlik oldu. Sosyal medya bir anlamda hızlı bir şekilde insanları aynı çatı altında buluşturdu. Yaşanan bu üzücü olay karşısında temsilcimize bu denli destek olunması futbolun birleştirici gücünü gösterdi. Futbol; ırk, renk, cinsiyet, milliyet ayırt etmez. Futbol görsel bir şölendir. Bu anlamda yüzyıllarlardır süregelen bu sorunun hiçbir yerde karşılığı olamayacağı gibi futbolda da yeri yoktur.

SONUÇ

Spor medyası kitleleri etkileyen ve yönlendiren bir etkiye sahiptir. Hal böyle olunca çalışmamızda söz edilen sorunların çözümünde kaynak olarak kullanılmalıdır. Bunu en etkin göreceğimiz alan futboldur. Saha içinde ve saha dışında kamuoyunu etkileyecek davranışlarda bulunan futbolcunun ve yönetimin bunu etik kurallar çerçevesinden çıkmadan yapmak birinci önceliği olmalıdır. Medya ise haber başlıklarında kullandığı dili, gündemi oluşturma gücünü dikkatli kullanmalı ve geniş bir kitleye hitap eden bu alanı kullanırken değinilen hususlardaki sorunlara çözüm odaklı yaklaşmalıdır.

Son başlıkta değindiğimiz üzere spor medyasında cinsiyet ayrımcılığı olmamalıdır. Sporseverler üzerinde bu denli tesiri olan bir alanda kadın futboluna daha fazla yer verilmelidir. Medya bu hususta yaşanılan sorunlara hassasiyetle değinmelidir.


[1]http://internet.org.tr/  s.e.t: 22.10.2020.

[2]https://fikircok.net/medya-nereye-gidiyor-ozan-oner-yazdi.html , s.e.t: 29.07.2020.

[4] http://sbe.balikesir.edu.tr/dergi/makaleler/BES111.doc  s.e.t:14.09.2020.

[5] https://www.basinhayati.net/dunyanin-sporu-futbol-ve-spor-medyasi/   s.e.t:14.09.2020.

[6] https://www.basinhayati.net/dunyanin-sporu-futbol-ve-spor-medyasi/  s.e.t:14.09.2020.

[7] GÜLER, Lale, DEMİR, Vedat, Spor ve Medya İlişkisi ve Türkiye’de Spor Medyası, Marmara İletişim Dergisi, Sayfa:9, Ocak: 1995,  https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2868 s.e.t:14.09.2020.

[8] SIVAKCIGİL, Ertuğrul, Sporda Şiddet ve Şiddetin Medyada Yeniden üretimi, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep, Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019, s. 67-70.

[9]İLHAN, Erol, Türk Spor Medyasında Etik Değerler Spor Yazarlarının Görüşleri, Doktora Tezi, Ankara, Gazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2009, s. 78.

[10]TBMM Araştırma Komisyon Raporu, https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss733.pdf.

[11]ALTIOK, Mustafa, Futbolda Eril Söylem ve Bunun Televizyon Futbol Tartışma Programlarına Yansıması: Yenilsen de Yensen de ve Beyaz Futbol, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017, s. 38.

[12]https://resources.fifa.com/image/upload/fifa-women-s-survey-report-confederations-global-mas.pdf?cloudid=nq3ensohyxpuxovcovj0 , s.e.t:22.09.2020.

[13]http://alansavunmasi.org/fifa-2019-kadin-futbolu-arastirmasinin-sonuclarini-yayimladi-turkiye-kadin-futbol-komitesi-bulunmayan-ve-futbol-federasyonu-yonetim-kurulunda-kadin-uye-olmayan-12-ulkeden-biri/,s.e.t:22.09.2020.

[14]Değerlendirmenin tamamı için bkz: http://alansavunmasi.org/fifa-2019-kadin-futbolu-arastirmasinin-sonuclarini-yayimladi-turkiye-kadin-futbol-komitesi-bulunmayan-ve-futbol-federasyonu-yonetim-kurulunda-kadin-uye-olmayan-12-ulkeden-biri/.

[15]ÖZTÜRK, Pınar, KOCA, Canan, Futbolun Ötekisi Kadınlar Futbolun Ötekisi Fotoromanı Yazıyor, Hacettepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Kültürel Çalışmalar Dergisi, 2015, 2(2): 157-183, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/447343 , s.e.t: 22.10.2020.


[1] Stajyer Avukat Ayşegül CAN, Bolu Barosu.


TEŞEKKÜR:  Yazım aşamasında desteğini esirgemeyen Fatma İrem KARTUN ve İkra Nur DİP’e, bizlere bu şansı verdiği için Ahmet Fevzi KİBAR hocama ve bütün akademik çalışma okulu üyelerine teşekkürü borç bilirim.

Yazar Hakkında

Ahmet Fevzi Kibar

Akademisyen, Hukuki Danışman ve Yazar
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Özel Hukuk yüksek lisans mezunu ve İstanbul Üniversitesi Özel Hukuk doktora eğitimi (devam ediyor). Kişiler, Aile, Eşya, Miras, Borçlar, Gayrimenkul, Fikri Mülkiyet ve Ürün Sorumluluğu Hukuku alanlarında çalışma yapmaktadır. Ayrıca hikâye, deneme ve eleştiri yazarlığı da yapmaktadır. Evli ve baba.

Yorum Yap