Yazar: Mehmet Sadık Yamlı[1]
Çeviri: Betül Akçay, Tarık Arslan ve Musab Osman Öztekin[2]
I. GİRİŞ
Bu sunum, Türk Anayasa Mahkemesi’nin (Bundan böyle “Mahkeme” olarak anılacaktır) bireysel başvuru kapsamında verdiği kararlarda masumiyet karinesini ele alma biçimine odaklanacaktır.
Türk Anayasasının 148. maddesinde belirtildiği üzere:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
Anayasanın bu hükmüne göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurunun esastan incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Bundan böyle “Sözleşme” olarak anılacaktır) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokolleri kapsamında olmalı ve buna ek olarak Anayasa tarafından teminat altına alınmış olması gerekmektedir.
Anayasa ve sözleşmenin ortak koruma alanının dışında kalan bir hakkın ihlali iddiasını içeren bir başvurunun kabul edilebilirliğine karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
Türk Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını takip etmektedir. Bunun sonucu olarak, iki mahkemenin verdiği kararlar arasında benzerlikler bulunmaktadır.
II. MASUMİYET KARİNESİNİN KAPSAMI
Masumiyet karinesi Türk Anayasasının 38. maddesinde güvence altına alınmıştır. Suç ve cezalara ilişkin esaslar” başlıklı madde uyarınca “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.”
Masumiyet karinesi, aynı zamanda, “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır.” hükmüyle adil yargılanma hakkını güvence altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi uyarınca korunmaktadır.
Türk Anayasa Mahkemesinin belirttiği üzere: “Bu iki hüküm aynı hakkı korumaktadır: Masumiyet karinesi.”
Mahkemenin içtihadına göre (S.M. [PA], No: 2016/6038, 20/6/2019, §§37-38):
- Masumiyet karinesi adil yargılanma hakkının doğal bir unsurudur.
- Masumiyet karinesi ceza kovuşturması sırasında geçerli olan usuli bir teminattır.
- Bu koruma yalnızca suç isnadına maruz kalmış veya kalmaya devam eden kişilere ilişkindir.


A. Masumiyet Karinesinin İki Yönü
Mahkeme, içtihatlarında masumiyet karinesinin sağladığı güvencenin iki yönü olduğunu kabul etmiştir:
1. Ceza yargılamasının yürütülmesine dair usuli yön,
2. Ve mahkûmiyet dışında bir netice ile sonlanan ceza yargılamasıyla bağlantılı sonraki yargılamalar bağlamında (disiplin ve hukuk gibi) masumiyeti bulmaya saygı gösterilmesinin sağlanmasını amaçlayan ikinci yönü (Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018).
B. Masumiyet Karinesinin Sağladığı Güvenceler
Masumiyet karinesinin sağladığı üç temel güvence vardır:
- Kişinin suç isnadı altında olduğu süre boyunca sağlanan güvence
- Mahkûmiyet dışında bir hüküm ile suçlamaların düşürülmesinden sonraki döneme ilişkin güvence
- İspat yüküne ilişkin güvence
1. Kişinin Suç İsnadı Altında Olduğu Süre Boyunca Sağlanan Güvence
Anayasa Mahkemesi’nin ilgili içtihadından yapılabilecek çıkarımları sıralayacak olursak:
1. Masumiyet karinesi cezai yargılama tamamlanana kadar, diğer bir deyişle, kişinin suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olana kadar bireyin suçluluğuna dair herhangi bir erken ifşayı yasaklar;
2. Yargılamayı yürüten hukuk veya idare mahkemesi, ilgili kişiye yönelik bir suç isnadında bulunmamalı;
3. Başvurucunun masumiyeti, kamu makamlarının aldığı kararlarda belirtilen sebeplerle veya karar metninde kullanılan dil ile lekelenmemeli;
4. Diğer bir deyişle, başvurucunun kendisine atfedilen suçu işlediğine ve bu nedenle suçlu olduğuna dair bir çıkarımda bulunulmamalı;
5. Üslup ve içeriğiyle, karar metnindeki ifadelerde, atfedilen suçun ceza hukuku bağlamında işlendiğine dair bir ibare bulunmamalı;
6. Bireyin suçluluğuna ilişkin herhangi bir ima veya kabul anlamına gelen bir değerlendirme yapılmamalıdır.
Ancak,
1. Adli soruşturma açılmış olması nedeniyle disiplin soruşturması ve idari soruşturma başlatılabilir;
2. Bireye karşı adli kovuşturma yürütülüyorken disiplin cezası uygulanabilir;
3. Ceza muhakemesi hukuku ve disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabidir. Disiplin hukukunda daha az katı kanıt standartları uygulanır;
4. Hukuki ve idari davalarda, yürütülmekte olan ceza yargılamasında belirtilen unsurlara dayanarak, işlemin ceza gerektiren bir suç olup olmamasından bağımsız şekilde değerlendirme yapılabilir.
Ek olarak, “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar” ifadesi bu kararın bir ilk derece mahkemesi veya temyiz mahkemesi tarafından verilmesi gerektiği anlamına gelmez, kararın usulüne uygun olarak kesinleşmesi gerekir. Diğer bir deyişle, kişi, mahkeme kararı kesinleşinceye kadar masumdur. (Emsal Kararlar: Galip Şahin, No. 2015/6075, 11 Haziran 2018; Hasan Okan Deligöz, No. 2015/16727, 21 Mart 2019; Songül Çetinatar, No. 2015/13176, 12 Eylül 2018).
2. Mahkûmiyet Dışında Bir Hüküm ile Suçlamaların Düşürülmesinden Sonraki Döneme İlişkin Güvence
Ceza davasının herhangi bir nedenle düşmesi veya sanığın, söz konusu suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraat ettirilmesi durumlarında, sanığın masum olduğu kabul edilir.
Güvencenin ikinci yönü ise ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet dışında bir hüküm kurulduğunda devreye girer ve daha sonraki yargılamalarda ceza gerektiren suçla ilgili olarak kişinin masumiyetinden şüphe duyulmamasını, kamu makamlarının toplum nezdinde kişinin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak işlem ve uygulamalardan kaçınmasını gerektirir. (Bkz. Galip Şahin, No. 2015/6075, 11 Haziran 2018, § 40)
Hukuk davalarında ve İdari davalarda, mahkûmiyet dışında bir hükümle sonuçlanan ceza yargılamalarına dayanarak karar vermek ihlallere yol açabilir. Aşağıda, mahkûmiyet haricinde, davaların düşürülmesinin emredildiği hallere örnekler listelenmiştir:
1. Zamanaşımı süresinin sona ermesi nedeniyle düşme;
2. Yargılamanın belirli bir süreliğine askıya alınması ve sonrasında sonlandırılması;
3. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması;
4. Delil yetersizliği nedeniyle beraat.
Çeşitli başvurularda, Anayasa Mahkemesi, idari yargılamanın sonucunun, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı ile bağlantılı olarak alınmasında başvuranların masumiyet karinesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. (Emsal Karar: Mehmet Akif Korkmaz, No. 2015/16027, 13 Eylül 2018)


3. Masumiyet Karinesinin Ek Güvencesi
Masumiyet karinesinin doğasından kaynaklanan bir diğer unsur kişinin masumiyetini ispatlama yükünden kurtulmasıdır. Zaten kişinin masum olduğu varsayıldığı için masumiyetini kanıtlama zorunluluğu olmaz.
Ancak, kabahatler nedeniyle uygulanan idari yaptırımlarda, somut olayın özel koşulları altında, sorumluluk varsayımlarına ilişkin standartlar cezai suçlara ve cezalara kıyasla daha esnek bir tutumla yorumlanabilir. Bunun yanında bu tür durumlarda bile, ispat sorumluluğu, masumiyet karinesini ihlal edecek seviyeye varmamalıdır.
İspat yükünü sanığa yükleyen fiili ve kanuni karinelerin yanı sıra kurallar varsa, ispat yükünün tersine çevrilmesi masumiyet karinesinin doğrudan bir ihlalini oluşturmaz. Yine de kimse, kesin karineler temel alınarak doğrudan suçlu olarak addedilemez. Diğer bir deyişle, yargılama sırasında başvurucunun, kendisini suç isnadı altında bırakan karinenin aksini ispat edebilmesi mümkün olmalı ve hâkim ileri sürülen bu tür karineleri göz önünde bulundurmalıdır. (Emsal Karar: 1. Ahmet Altuntaş ve diğerleri, [Genel Kurul] No. 2015/19616, 17 Mayıs 2018; 2. Mehmet Güzeloğlu (2), No. 2014/12757, 7 Haziran 2017)


4.Yargılama Sırasında Basında Çıkan Haberler Nedeniyle Masumiyet Karinesinin İhlali
Eğer haberler kamu görevlilerinin ve politikacıların açıklamaları esas alınarak şekillenirse, bireysel başvurular Anayasa Mahkemesi tarafından masumiyet karinesi başlığı altında ele alınır. Mahkemeye göre;
• Başvuran hangi ifadelerin masumiyet karinesini ihlal ettiğini açıkça ispat etmek zorundadır. Doğası gereği genel olan ifadelere dayanarak şikâyette bulunmak yeterli değildir.
• Bununla birlikte, bireye karşı kamu soruşturması başlatılması, tek başına masumiyet karinesinin ihlali değildir. (Erdal Tercan [Genel Kurul], No. 2016/15637, 12 Nisan 2018)
Haberler kamu görevlilerinin ve politikacıların ifadelerine dayanmıyorsa, daha sonra başvurular basın özgürlüğünün yanı sıra Anayasa’nın 17. Maddesi ile korunan şeref ve haysiyetin korunmasına saygı hakkı başlığı altında incelenecektir.
Masumiyet karinesi, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma sağlamaktadır. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü, bilgi edinme ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu nedenle Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası, yürütülmekte olan bir ceza soruşturması hakkında yetkililerin kamuoyuna bilgi vermesini engellemez. Ancak masumiyet karinesine saygı gösterilmesi söz konusu olduğundan, Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası, bilginin gereken bütün dikkat ve ihtiyat gösterilerek verilmesini gerekli kılar (Nihat Özdemir [Genel Kurul], No. 2013/1997, 8 Nisan 2015, § 22)
III. SONUÇ
Masumiyet karinesi, adil yargılanmanın ve ayrıca hukuk devletinin temel bir unsurudur. Kişileri sadece ceza davalarında değil, ilgili hukuk davalarında ve idari davalarda da korur. Herhangi bir mahkemenin hâkimi de dahil olmak üzere tüm kamu makamları, sanık hakkında açıklama yaparken dikkatli davranmalıdırlar.
© Yazar Mehmet Sadık Yamlı ve yayımcı Türk Anayasa Mahkemesi’nin izniyle çevrilmiştir.
Bizlere ekip olma bilincini aşılayan ve her daim destekçimiz olan Ahmet Fevzi Hoca’mıza ve Akademik Çalışma Okulu’na,
Anayasa Mahkemesi raportör hâkimi Mehmet Sadık Yamlı’ya,
Anayasa Yargısı Araştırmaları Merkezi (AYAM) koordinatörü Dr. Taylan Barın’a ve
AYAM personeli Mehmet Akif Eren’e destek ve katkılarından ötürü şükranlarımızı sunarız.
Çevirinin asıl metni için:
YAMLI, Mehmet Sadık, “Presumption of Innocence in the Judgements of the Turkish ConstitutionalCourt”, Constitutional Justice In Asia – Presumption of Innocence, Ankara, 2019, s. 17-22.
Çevrimiçi: https://www.anayasa.gov.tr/media/6591/7th_summer_school.pdf
Son olarak ekleyelim:
“Adalet, suçu ve suçluyu değil, sonuna kadar masumiyeti aramaktır.”
[1] Raportör Hâkim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi.
[2] Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri.