I. MEDENÎ HUKUKLA DOĞRUDAN ALAKALI TEMEL METİNLER[1]
A) Medeni Hukuk alanını düzenleyen kanunların başında 4721 sayılı TMK ile 6098 sayılı TBK gelmektedir. Bu iki kanun gerçekte tek bir Medenî Kanunun iki parçasını teşkil etmektedir. Bu durum, bu kanunların öncesinde yürürlükte bulunan 743 sayılı MK ile 818 sayılı BK açısından da geçerliydi. Böyle iki ayrı kanunda düzenlenmenin temel sebebi bu kanunların mehazı olan İsviçre Medenî Kanunu ile Borçlar Kanunu’nun bazı tarihî sebeplerle ayrı ayrı kanunlaşmasıdır.
Her ne kadar iki ayrı kanun olarak düzenlenseler de BK m. 544’te ve TBK m. 646’da Borçlar Kanunu’nun, Medeni Kanun’un 5. Kitabı olarak onun tamamlayıcısı ve devamı olduğu belirtilmiştir. Hatta, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 1. Maddesinin ilk cümlesinde bu kanunun medeni kanunun ayrılmaz bir parçası olduğu belirtilmiştir.
B. SİSTEMATİK:
1. Medenî Kanun, tamamlayıcı olan Borçlar Kanunu ile birlikte bir “Başlangıç” kısmından sonra beş büyük “kitap”a ayrılmaktadır. Bu kitaplar; Kişiler Hukuku, Aile Hukuku, Miras Hukuku, Eşya Hukuku ve Borçlar Hukuku’dur. Bu sistematik, Pandekt Hukukuna dayanmakta ve modern pandekt sistemi olarak anılmaktadır.
Ancak Alman Medenî Hukuk sistemi tek bir hukuk metninde toplanmıştır (BGB). Bu metinde Kişiler Hukuku, genel hükümler arasında yer almakta ve bunu takip eden sistematik; Borçlar Hukuku, Eşya Hukuku, Aile Hukuku ve Miras Hukuku şeklindedir.
İsviçre ve Türk Medenî Hukuk sistematiği bir genel hükümler kısmı olmaması, beşli ayırımdaki sıralamanın farklı olması ve beşinci kitap olan borçlar hukukunun ayrı bir kanun ile düzenlenmesi açısından Alman Medeni Hukuk sistematiğinden farklıdır.
2. 1030 maddeden oluşan TMK, kendi içinde kitaplara, kitaplar kısımlara, kısımlar bölümlere, bölümler ayırımlara, ayırımlar da maddelere ayrılmıştır. 649 maddeden oluşan TBK’da da kitaplar kısmı hariç aynı sistematik hakimdir. Kitapların, kısımların, bölümlerin ve ayırımların birer başlığı bulunmakla birlikte her bir maddenin de kenar başlığı (matlabı) mevcuttur. Bu kenar başlıklar, İsviçre Kanununda sistematik oluşturmak için (I, A, 1, a) şeklindedir. Maddelerde izlenen bu alt sistematik, kanunun planını ve kanundaki fikrî mantığı takip edebilmek açısından önem arz etmektedir.
Medeni ve Borçlar Kanunlarımızda izlenen bu sistematik aynen bir insan vücudu veya bir arabanın sistematiği gibidir. Nasıl ki insan vücudu öncelikle kafa, gövde, bacak gibi kitaplara; kafa kitabı, göz, kulak, yanak, ağız gibi kısımlara; göz kısmı, göz merceği, göz bebeği, iris, kirpikler gibi bölümlere; göz merceği bölümü bir takım ayırımlara ayrılmakta ve bu sistematik hücreye hatta atoma kadar indirilebilir (Aynı örnek bir araba yahut bilgisayar için de düşünülebilir). Bu sistematikte yapılacak bir çıkarım yahut işlem bir bütün halde sistematiğin bilinmesi ve özellikle işlem yapılacak kısımda detaylı bilgi ve analiz yapılması ve bu alt tabakada yapılacak işlemin bir bütün halde sistematiğe uygun olmasını gerektirmektedir. Hatta, göz merceğinde gerçekleştirilecek bir operasyon için kalbin işlevi göz ardı edilemez. Bunun yanında insan vücuduna fil kulağı, sivrisinek gözü, deve ağzı entegre edilmeye çalışılsa nasıl abes ve çirkin durur. Öyle de hukuk hükümleri öngörülürken ve yorumlanırken buna dikkat edilmeli; insana insan kulağı yakıştığı gibi medeni hukukta yapılacak bir yasama ve yorum faaliyeti de öyle medeni hukuk bünyesine uygun olmalıdır.
Netice itibariyle nasıl ki insan vücudunda yapılacak bir operasyon bütün vücut fonksiyonları genel itibariyle göz önünde bulundurmayı gerektiriyorsa Medenî Hukuk sistematiğinden çıkarılacak bir sonuç için de bütün sistematiğin genel itibariyle göz önünde bulundurulmasını şart kılar. Nitekim, hukuk bir bütündür, özel bir hüküm uygulanırken genel de göz önünde tutulmalı ve hüküm çıkarılmalıdır.
II. MEDENİ KANUNUN DİĞER METİNLERLE İLİŞKİ ve BAĞLANTISI
A) Yukarıda belirttiğimiz üzere İsviçre-Türk Medeni Hukuk sistematiğinde, Alman sisteminde olduğu gibi bir genel hükümler kısmı mevcut değildir. Ancak TMK m. 5’te belirtildiği üzere “Bu kanun ve Borçlar Kanununun genel nitelikli hükümleri, uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanır”. Örneğin, Kişiler Hukuku kitabında düzenlenen ehliyet hükümleri, her türlü özel hukuk ilişkisinde uygulanması gerekir. Bu durum kamu hukuku açısından da özel bir düzenleme mevcut olmadığı ve mahiyetine uygun düştüğü ölçüde geçerlidir. Yine Borçlar Hukuku’nun özellikle genel hükümler kısmı mahiyetlerine uygun düştüğü ölçüde gerek özel hukukun diğer alanlarında gerekse kamu hukukunda geniş bir uygulama alanı bulur.
Söz konusu genel nitelik arz eden hükümlerin, özel hukukun diğer alanlarında uygulanabilmesi için;
1. Öncelikle, o konuda özel nitelik arz eden bir hüküm bulunmamalıdır. Örneğin, Miras Hukuku açısından vasiyetname yapma hususunda, genel nitelikteki fiil ehliyeti halinden (m. 10 vd.) özel bir ehliyet durumu (m. 502) öngörülmüştür. Buna göre, bir kişinin vasiyetname yapma konusunda ehliyetli olup olmadığı m. 502 esas alınarak belirlenecektir. Genel nitelikteki hükümler ise bu özel nitelikteki hükümlerde öngörülmeyen hususlar açısından tamamlayıcı nitelikte olacaktır. Ancak m. 503’te öngörülen miras sözleşmesi düzenleme hususunda aynen m. 10’da belirtilen hüküm tekrar edilmiştir.
2. Genel nitelikteki hükmün, o özel hukuk ilişkisinin bünyesine ve kendisine özgü yapısına uygun olmasıdır.
Bu iki ölçüt aynı zamanda Medenî Kanundaki bir hükmün Borçlar Hukuku alanına ve Borçlar Kanunundaki bir hükmün Medeni Hukuk sahasına uygulanmasında da aranır.
DİKKAT !!! TMK m. 5’teki öngörülen bu mekanizma ile hakkında özel bir düzenleme bulunmayan bir özel hukuk ilişkisinde hâkime, öncelikle TMK m. 1 gereğince o konuda bir örf ve âdet hukuku kuralı araştırmak yerine önce Medenî ve Borçlar Kanunu’nda o ilişkinin mahiyetine uygun ve uygulanabilir bir hüküm bulunup bulunmadığını araştırma görevi yüklemesidir.
B) Borçlar Kanunu hükümlerinin medenî hukukun diğer alanlarında uygulanması çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir:
1. TMK m. 1/1 “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır” Hükmü Gereğince Doğrudan Uygulanması;
a. Doğrudan Yollama Yapılan Haller: İlgili kanunda doğrudan Borçlar Kanunu’nun bir hükmünün uygulanacağına yollama yapılabilir. Örneğin, nişanın bozulması üzerine hediyelerin geri verilmesi hususunda Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşmeye ilişkin hükümlerinin (TBK m. 79-82) uygulanacağı belirtilmiştir (TMK m. 122/2).
b. Yollama Olmayan Haller: İlgili kanunda doğrudan bir yollama yapılmamakla birlikte söz konusu ilişki, bir borç ilişkisi teşkil ediyor ve hakkında bir özel hüküm bulunmuyorsa bu durumda Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine müracaat edilir. Örneğin, bir üyenin dernek aidatını ödeme borcunun ifa, ifa edilmeme ve sona ermesine ilişkin gerek Medeni Kanun’da gerekse Dernekler Kanunu’nda özel hüküm öngörülmediği için Borçlar Kanunu’nun borçların ifa, ifa edilmeme ve sona ermesine ilişkin genel hükümleri burada uygulama alanı bulacaktır.
Yine Medenî hukuk sahasında, Borçlar Kanunu’nda düzenlenen kurumlara (örneğin, sözleşmenin kuruluşu, zamanaşımı, sözleşmeden dönme, irada sakatlığı halleri, temsil gibi) yer veren ilişkilerine de müessesenin mahiyetine uygun düştüğü ölçüde Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri doğrudan uygulama alanı bulacaktır. Burada doğrudan uygulamanın kaynağı TMK m. 1/1 olup TMK m. 5 değildir.
2. TMK m. 5 Gereğince Kıyasen Uygulanması;
Bir medeni hukuk ilişkisine Borçlar Kanunu hükümlerinin doğrudan uygulanamaması kıyasen uygulanamayacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla somut olay açısından, bu hükümlerin kıyasen uygulama imkanının bulunup bulunmadığı irdelenmelidir. Örneğin, bir kimse kendisine düşen bir miras payını tehdit edilmesi veya kandırılması sonucu beyan etmiş olsun. Bu red beyanının hükümsüzlüğü konusunda Miras Hukuku’nda bir hüküm bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bu konuda Borçlar Kanunu’nun hile ve tehdit ile ilgili hükümleri (TBK m. 36-38) burada kıyasen uygulanma alanı bulacaktır.
[1] Bu çalışmada esasen M. Kemal Oğuzman/Nami Barlas, Medenî Hukuk (Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar), Vedat Kitapçılık eserinden yararlanılmıştır.