MEDENİ HUKUKUN ANLAMI ve KONUSU[1]
Medenî hukuk, başta özel hukuk olmak üzere bütün hukuk sisteminin temelini oluşturur. Bu nedenle medeni hukuku ve bu hukukun temel kavramlarını iyi anlayıp kavramak iyi bir hukukçu olmanın temel şartlarındandır.
Medeni hukukun anlamını tespit etmeden önce hukuk kavramının anlaşılması gerekir.
I. HUKUK KAVRAMI
“Hukuk” kavramı üzerindeki tartışmalar asırlardır süregelmektedir. Hukuk kavramını açıklamak için çok sayıda görüş ve ekol ortaya çıkmıştır. Her insanın sosyal statüsü ne olursa olsun hak ve hukuk kavramı üzerine bir görüşü mevcuttur. Bu bakımdan, “hukuk” kavramı konusunda ortak kabul etmiş bir tanım henüz mevcut değildir. Zaten böyle bir tanımlama yapmak da mümkün değildir.
“Hukuk nedir?” tarzındaki bir soru da son derece soyut ve cevabı bilimsel alana, kişiye ve bakış açısına göre değişen bir soru olmaktan öteye gidemeyecektir. Zira “hukuk” kavramı, hukuk bilimi dışında hukuk tarihi, felsefe, sosyoloji, ekonomi, siyaset, psikoloji gibi birçok bilim dalını ilgilendirmektedir. Dolayısıyla, işte hukuk budur diye tanımlamak yerine bu kavramın çoğunluk tarafından benimsenen temel unsurları belirtmekte yarar vardır:
Hukuk, bir topluluktaki şahısların davranışlarını ve ilişkilerini düzenleyen ve uyulması devlet zoruna (yaptırımına) bağlanmış kurallar bütünüdür.
Bu tanımda belirtilen yaptırım-müeyyide (devlet zoru) unsuru, hukuk kurallarını insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen diğer birtakım kurallar bütününden (din, ahlak ve görgü kuralları) ayırmaktadır. Örneğin, bir kişi konuşurken sözünü bölmemek görgü kuralıdır. Bu kuralın ihlal edilmesi suç teşkil etmez ve ihlal eden kişiye ceza verilmez. Ancak bir kişinin Anayasa tarafından koruma altında olan ifade hürriyetini engelleyecek derecede konuşmasına mâni olmak suç teşkil edebilir ve hukuken çeşitli yaptırımlara tabi tutulmuştur.
Bir ahlak, din veya görgü kuralı bazen hukuk sistemi tarafından benimserek hukuk kuralı haline getirilebilir. Böylece bu kural ayrıca bir hukuk kuralıdır ve ihlali yaptırıma tabidir. Örneğin; TBK m. 49/2’ye göre, “ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür”. Veya İslam dinine göre de suç sayılan birçok fiil, TCK anlamında da suç olarak öngörülmüştür (insan öldürme, hırsızlık gibi). Dolayısıyla söz konusu kurallar bütününün birbirinin içine girdiği kesişim kümeleri mevcuttur. Yani bir fiil hem dinen hem ahlaken hem de hukuken yasaklanmış olabilir. Ancak bu fiile hukuken, dinen ve ahlaken öngörülen yaptırımlar çoğunlukla birbirinden farklıdır.
—Belirli bir dönemdeki belli bir toplumdaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına yürürlükte olan hukuk anlamında “pozitif (müspet) hukuk” denilmektedir. Örneğin, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi yürürlükteydi. 743 sayılı Kanunun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmeden önce de Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye yürürlükte idi. Dolayısıyla Türk toplumu açısından 3 farklı dönemde 3 farklı Medeni Kanun pozitif hukuk olmuştur.
—Yürürlükte olan hukuku inceleyen bilim dalına “(dogmatik) hukuk bilimi” denilmektedir. Mevcut hukuk kuralları değerlendirilirken esas alınacak bir doğal (ideal) hukukun bulunup bulunmadığı eskiden beri tartışma konusudur. İdeal hukukun varlığını kabul edenlerden bir kısmı bunun kaynağının ilahi irade, bir kısmı insan aklı, bir kısmı da sosyolojik veri olduğunu savunmaktadır. Doğal hukuku reddedenler de mevcuttur.
Doğal hukuk reddedilse bile yürürlükteki hukukun ihtiyaçlara cevap verip vermediği, hakkaniyete, adalete uygun olup olmadığı hususunda değerlendirilmesi gerekir. Bu nitelik(ler)den yoksun olan mevcut hukuk (de lege lata) yerine olması gereken hukuk (de lege ferenda) ileri sürülmelidir. De lege ferenda’ya ilişkin çalışmalar, belirli bir kanun hükmünün değiştirilmesinde veya yürürlükten kaldırılmasında çok etkili bir hareket noktasıdır.
Her ne kadar bir hususta de lege ferenda bir çözüm ileri sürülse de bu ancak kanun koyucu tarafından kanun değişikliği yapılırken dikkate alınacaktır. Somut hukukî sorunların çözümünde ise müracaat noktası de lege lata’dır. Aksi halin kabulü, herkese göre bir hukukun ortaya çıkmasına ve hukukî güvenliğin ortadan kalmasına sebep olacak keyfî ve tehlikeli bir tutumdur.
II. KAMU HUKUKU – ÖZEL HUKUK AYRIMI
Hukuk kuralları, özellikleri ve konuları göz önüne alınarak çeşitli dallara ayrılmaktadır. Ancak bu ayrımların en temeli Roma Hukukundan beri süregelen; “kamu hukuku” (ius publicum/droit public/öfflentliches Recht) ve “özel hukuk” (ius privatum/droit prive/Privatrecht) ayrımıdır.
Esasen kamu gücüne (otoritesine) sahip kurumların (devlet, belediye, kamu üniversitesi gibi) birbirleriyle veya bu güce dayanarak, otoritesine tabi kişilerle olan ilişkilerini düzenleyen kurallar bütününe kamu hukuku denir. Toplumu oluşturan gerçek veya tüzel kişilerin kendi aralarındaki ilişkilerini düzenleyen kurallar bütününe ise özel hukuk denir.
Her ne kadar hukuku öğrenme tekniği açısından böyle bir ayrım yapılsa bu iki hukuk dalı arasındaki geçişkenlik bir hayli fazladır. Zira özel hukuk dallarında kamu hukuk niteliği taşıyan kurallara sıkça rastlanmakta ve devletin otoriter karakteri arttıkça bu eğilimin daha yoğun olduğu görülür. Diğer yandan özel hukukun pek çok esas ve kuralı (özellikle medenî hukukun temel kavramları ile borçlar hukukunun genel hükümleri) mahiyetine uygun düştüğü ölçüde kamu hukukunda da uygulama alanı bulmaktadır. Hatta bazı kavramlar özel hukuk kadar kamu hukuku için de temel teşkil etmektedir. Örneğin; dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağıdır.
Bu esas ayrımdan sonra
Kamu Hukukunun Alt Dalları
Anayasa Hukuku; Devletin temel kuruluşunu ve işleyişini, bireylerin temel haklarını düzenleyen esas ve kurallar
İdare Hukuku; Genel ve toplumsal ihtiyaçların karşılanması için yapılan ve kamunun yararına sunulmuş olan sürekli ve düzenli faaliyetlerin (kamu hizmetlerinin) yerine getirilmesi için kurulan devlet teşkilatlarının işleyişini ve şahıslarla hukukî ilişkilerini düzenleyen esas ve kurallar
Ceza Hukuku; suçları, bunların cezalarını ve cezanın infaz (yerine getirilme) biçimlerini düzenleyen esas ve kurallar
Ceza Usul Hukuku; suçlunun tespiti ve ona uygulanacak cezanın belirlenmesi için yapılacak yargılamanın usulünü belirleyen esas ve kurallar
Malî Hukuk; devletin malî sistemini; devletin tahsil edeceği vergi, resim ve harçları düzenleyen esas ve kurallar
Devletler Hukuku; devletlerarası ilişkileri düzenleyen esas ve kurallar bütünüdür.
Özel Hukukun Alt Dalları
Medenî Hukuk; bir ülkedeki vatandaşlar başta olmak üzere bireylerin kişisel durumları, ailevi ilişkileri, malvarlığı üzerindeki hak ve yetkileri, diğer kişilerle olan borç ilişkilerini ve ölümlerinden sonra malvarlıklarında yer alan hak ve borçların âkıbetini düzenleyen esas ve kurallar
Ticaret Hukuku; ticarî iş, işletme, ortaklık ve kıymetli evrakın kuruluş, işleyiş ve ilişkilerini düzenleyen esas ve kurallar
Milletlerarası Özel Hukuk; vatandaşlık ve yabancıların durumunun belirlenmesi ile bir özel hukuk ilişkisinin aynı anda birden fazla hukukun ilgi alanına girmesi halinde bu ilişkiye hangi hukukun uygulanacağı ve hangi ülke mahkemesinin yetkili olacağı konusunda esas ve kurallar
Deniz Hukuku; deniz yolculuğu, taşımacılığı ve ticareti ile ilgili esas ve kurallar bütünüdür.
Bazı hukuk dalları ise tam olarak bu iki ana gruptan birine girmez, karma bir niteliği vardır. Yani özel hukuk ve kamu hukuku etkisinden birinin fazla olması değil birbirine yakın olması söz konusudur.
Karma Nitelikteki Hukuk Dalları
İş Hukuku; özel hukuk alanında başkasına tabi olarak çalışanların zayıf konumda olmaları sebebiyle onları koruma sosyal düşüncesiyle yoğrulmuş esas ve kurallar
Medeni Usul Hukuku; özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkları çözecek yargılama usulünü düzenleyen esas ve kurallar
İcra ve İflas Hukuku; hakların devlet gücü kullanılarak yerine getirilmesini düzenleyen esas ve kurallar
Toprak Hukuku; tarım arazisinin hukukî durumunu, dağıtımını ve akla uygun şekilde işletilmesine ilişkin meseleleri belirleyen esas ve kurallar bütünüdür.
III. MEDENİ HUKUKUN ANLAMI
Bu hukuk dalı için “medeni” sıfatının kullanılmasının tarihi sebepleri vardır. Bunların başında; Roma Hukukunda, Roma vatandaşlarına uygulanan hukuka “jus civile” (şehirli/şehirde yaşayan/vatandaş/yurttaş hukuku) denilmiştir. Gerek Fransızcada medeni hukuk kavramının karşılığı olarak “droit civil” gerekse Almancada bu kavramın karşılığı olarak “bürgerliches Recht” denilmesinde Roma Hukukundan gelen bu gelenek etkili olmuştur.
“Medenî” kelimesi arapça bir kelime olup “medine” yani şehir kelimesinden türetilmiş olup şehirli anlamına gelmektedir. Bu sebeple “jus çivile” nin Türk hukukundaki karşılığı olarak “medeni hukuk” kavramı tercih edilmiştir.
IV. MEDENÎ HUKUKUN KONUSU
Yukarıda kısaca değindiğimiz üzere medenî hukuk, kişiyi ve kişiler arasındaki ilişkiyi düzenlemeyi esas alan bir hukuk dalıdır. Bu hukuk dalının birçok alt dalı mevcuttur. Bunlar:
Kişiler Hukuku; kişiliğin hangi andan başlayıp ne zaman sona ereceği, nasıl korunacağı, kişilerin hak ve fiil ehliyeti gibi hukukî konuları düzenleyen esas ve kurallar
Aile Hukuku; kişiler, toplum içerisinde yaşarlar. Toplumun en küçük birimi ve yapı taşı ise ailedir. Ailenin nasıl kurulduğu ve aile içerisindeki kişilerin ilişkilerini düzenleyen esas ve kurallar
Borçlar Hukuku; bir kişi, toplumun diğer kişileri ile her daim ilişki içerisindedir. Bu ilişki esnasında kişiler arasında hak kazanımı ve borç altına girme ortaya çıkar. Bu borçların nasıl yerine getirileceği ve borca aykırılık halinde ne tür hükümler uygulanacağı hususunda esas ve kurallar (bu hükümler özel hukuk ve mahiyetine uygun düştüğü ölçüde kamu hukukunun can damarını teşkil eder)
Eşya Hukuku; kişiler ile eşya arasındaki ilişkiyi, bu ilişkiden doğan hak, yetki ve sorumlulukları düzenleyen esas ve kurallar
Miras Hukuku; kişinin ölümünden sonra hayatta iken sahip olduğu malvarlığının akıbetinin ne olacağı ve kişinin ölümünden sonra tasarruf etmek istediği işlemleri düzenleyen esas ve kurallar bütünüdür.
[1] Bu çalışmada esasen M. Kemal Oğuzman/Nami Barlas, Medenî Hukuk (Giriş, Kaynaklar, Temel Kavramlar), Vedat Kitapçılık eserinden yararlanılmıştır.