YAZAR: Bilal BAŞER ve Tuğba ALTINTAŞ
Denetleyen: İdil Gül ZUBARİ
Kontrol Eden: Ahmet Fevzi KİBAR
ÖZET
Bu makalenin amacı bazı ülkelerin ceza kanunlarının etkinliğini güncel suç oranlarına göre incelemektir. Her ülkenin kendine has politik sistemleri, sosyal yapısı, gelenekleri ve aynı zamanda bir hukuk sistemi vardır. Hukuk sistemlerinin içinde yer alan ceza kanunları toplumu, kişileri, ekonomik enstrümanları, gelenekleri, dinleri; kişilerin, şirketlerin, memurların, hükumetlerin eylemlerinden korur. Bir ülkede ceza kanunlarının uygulanmasını sağlamak meşakkatli olabilir. Özellikle vatandaşlar tarafından ceza kanunlarına saygı ve inanç duyulması gerektiği gerçeği vardır. Bazı ülkeler bu saygı ve inancı, infaz etme gibi aşırı güç kullanarak sürdürürken, bazı ülkeler aşırı güç kullansalar dahi saygı ve inancı sürdüremezler. Görüldüğü üzere ceza kanunlarının ya da herhangi bir yasanın uygulanmasını sağlamak için hukuka saygı ve inanç anahtardır.
Anahtar Kelimeler: Suç, Ceza Kanunu, Ceza, Suç Oranları, Hukuki Güvenlik.
ABSTRACT
The aim of this article is examining the efficiency of the Penal Codes according to some of the countries’ up-to-date crime rates. Every country has their unique political systems, social networks, traditions and also a law system. Penal Codes which are inside of the law systems protect society, individuals, economical instruments, traditions, religions from the deeds of individuals, companies, public servants, governments and more. Enforcing the Penal Codes through a country can be hard sometimes. Especially there is a fact that, penal codes has to be respected and believed by citizens. As some countries sustaining that respect and belief with overwhelming force like executions, some countries can’t sustain it even with it. As seen, to enforce Penal Codes or any kind of code, respect and belief to law is the key.
Keywords: Crime, Penal Code, Punishment, Crime Rates, Legal Security.
GİRİŞ
Çalışma içerisinde hem yüksek hem de düşük suç oranlarına sahip ülkelerin kullanılması perspektifi genişleteceğinden böyle bir yol izlenmiştir. Sırasıyla Papua Yeni Gine, Çin Halk Cumhuriyeti, Trinidad ve Tobago, İsviçre, Afganistan ve Katar’ın ceza kanunlarının içeriği ve korumaya çalıştığı değerler incelenmiştir. Bu bağlamda her ülkenin kendine has özellikleri ve tarihi olduğu unutulmamalıdır. Özellikle farklı dinamiklere sahip ülkeler seçilmiştir ki sentetik bir değerlendirilme yapılabilsin.
I. PAPUA YENİ GİNE
Numbeo’nun[1] verilerine bakıldığında Papua Yeni Gine, Dünya suç oranları sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Birinci sırada yer alan Venezuela hâlihazırda hiperenflasyon ve ekonomik darboğazla karşı karşıya kaldığı için suç oranlarını Venezuela Ceza Kanunu ile ilişkilendirmek isabetsiz olurdu.
Papua Yeni Gine Ceza Kanunu[2] irdelendiğinde; “Giriş/Önsöz”[3] niteliğinde olan 1. kısmın “Cezalar” başlıklı 4. Bölümünün “Ceza Türleri” adı altındaki 18. Maddesinin (a) fıkrasına göre “Ölüm Cezası”nın uygulanmakta olduğu görülür. Ölüm cezasının yanında (b) fıkrasında belirtildiği üzere “Ağır İşçilik ile Hapis” cezası da bulunmaktadır. “Kocanın Zorlaması” adlı 33. Maddeye göre bir kadın (c), (d) ve (e) fıkralarında sayılan, ölüm cezasını gerektiren suçlar, kasten öldürme ya da başka bir bireye ağır bedensel zararlar verme suçları dışındaki suçlar açısından kocasıyla beraber sorumlu tutulmaktadır. Zira PYGCK m. 33 (a) ve (b)’ye göre kocası tarafından suça itilen ya da kocasının varlığında suç işleyen kadın tek başına sorumlu tutulmamaktadır. Bu da modern ceza kanunlarının barındırdığı “Suçun Şahsiliği İlkesi”ne bir aykırılık oluşturur.
PYGCK; “Vatana Hıyanet” suçunu, 2. Kısmın “Hainlik ve Kraliçenin Kişiliğine ve Otoritesine Karşı İşlenen Diğer Suçlar” başlığına sahip 1. Bölümünde bulunan m.37’de düzenler. Buna göre bu suçları işleyenler ölüm cezasına çarptırılırken m.38’de düzenlendiği üzere bu suça katkı sağlayanlar ve bu suçu bilip de ihbar etmeyenler müebbet hapse çarptırılırlar.
PYGCK’nin bahsi geçen maddeleri incelendiğinde suçları ve suçluları pek de modern olmayan bir çerçevede incelediği görülür. Bunun tek müsebbibi olarak ölüm cezasını göstermek çok doğru değildir. Zira bugün modern addedilen ABD’nin bazı eyaletlerinde hala bu cezanın uygulanmakta olduğu bilinmektedir. Ancak ölüm cezası, istisnai durumlarda da olsa suçun şahsiliği ilkesinin tam sağlanamaması, savaş esirleri gibi demode kavramlara yer verilmesi (bkz. Papua New Guinea Criminal Code Article 42), m.258, 259, 260, 261, 262’de isyanların bastırılması için kişilere ve polislere belirsiz yetkilerin verilmesi, bu yetkilerin 1998 tarihli Polis Kanunu[4] ve 1993 tarihli İç Güvenlik Kanununa[5] bakılarak açıkça anlaşılamaması gibi sebepler PYGCK’nin uygulanma alanını daraltmakta, halkın bu kanuna itaat duygusunu bastırmakta ve halk nezdinde bir güvensizlik oluşturmaktadır.
Sonuç olarak PYGCK, 1974 yılında yasalaştırılmış ve üzerinde gerekli güncellemelerin yapılmadığı dikkat çekmiştir. Özellikle Haziran 2018 ayaklanmaları sırasında polisin müdahalelerinin ölçüsüz şiddet içerdiği görülmüştür. Karşılaştırma yapılması açısından Yeni Türk Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe girmiş olup görece güncel bir kanundur.
II. ÇİN
Çin Halk Cumhuriyeti sosyalist bir devlet olup aynı zamanda çok uluslu, üniter bir devlet yapısına sahiptir. Çin, 2020 ülkelere göre suç endeksi yıl ortası verilerine göre 133 ülke arasında 101. sıradadır.[6] ve ülke nüfusu yaklaşık 1.4 milyar olup dünya nüfusunun %20 sini oluşturmaktadır.[7] Böylesine kalabalık bir ülkede kanunlar düzeni sağlamak adına büyük önem teşkil etmektedir. Çin Anayasasının 4. maddesi Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki tüm milletlerin eşit olduğu; devletin azınlık milletlerin yasal haklarını, çıkarlarını koruyacağını ve Çin’in tüm milletleri arasında eşitlik olduğu ifade edilmektedir. Devletin çeşitli azınlık milliyetlerin özelliklerine ve ihtiyaçlarına göre ekonomik ve kültürel gelişimlerini hızlandıran azınlık milliyetlerinin yaşadığı bölgelere yardımcı olacağı yazmaktadır. Ayrıca bu maddeden anlaşılacağı üzere tüm milletler kendi sözlü ve yazılı dillerini kullanma, geliştirme ve kendi gelenek ve göreneklerini koruma ve düzenleme özgürlüğüne de sahiptir. Çin Anayasası’nın 37. maddesi ise “Kişi Özgürlüğü” başlığını taşımakla birlikte şu şekildedir: “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşlarının kişi özgürlüğüne dokunulamaz. Halk savcılığının onayı veya kararı veya halk mahkemesinin kararı dışında hiçbir vatandaş tutuklanamaz ve tutuklamalar bir kamu güvenlik organı tarafından yapılır. Hukuka aykırı olarak gözaltına alınması veya vatandaşların kişi özgürlüğünün başka yollarla kısıtlanması yasaktır ve vatandaşların hukuka aykırı olarak aranması yasaktır.”
Çin Halk Cumhuriyeti Anayasasında “Sanat ve Bilim Peşinde Koşma Hakkı” başlığı ile 47. madde dikkat çekmektedir ve bir devletin böylesine bir maddeyi özellikle anayasasında yer vermesi devletin niteliğini ve amacını anlamamız açısından önem arz etmektedir. 47. madde der ki “Çin Halk Cumhuriyeti vatandaşları, bilimsel araştırma, edebi ve sanatsal yaratım ve diğer kültürel faaliyetlerde bulunma özgürlüğüne sahiptir. Devlet; eğitim, bilim, teknoloji, edebiyat, sanat ve diğer kültürel çalışmalarla uğraşan vatandaşlar yapılan insanların çıkarlarına yardımcı olacak yaratıcı çabaları teşvik eder ve yardımcı olur.”
Çin Ceza Kanunu, kazuistik bir yapı taşıyıp 452 maddeden oluşmaktadır. Kanunda cezalar; asıl cezalar ve ek cezalar olarak ikiye ayrılmaktadırlar. İlgili Kanunda asıl cezalar; kamu gözetimi, ceza gözaltı, sabit süreli hapis cezası, ömür boyu hapis ve ölüm cezası oluşturmaktadır. Ek cezalar ise para cezası, siyasi haklardan yoksun bırakma ve mala el konulma oluşturmaktadır. Görüldüğü üzere Ceza Kanunu’nda ölüm cezası hukuksal bir temele dayandırılmıştır. Genel hükümler kısmının 3. bölümünde “Cezalar/Ölüm Cezası” başlığı altında bulunmaktadır. Kanunun 48. maddesinde ise ölüm cezası verilecek suçlar için, yalnızca en iğrenç suçları işleyen kişilere ölüm cezası verileceği ifadesi bulunmaktadır.[8]
Çin Ceza Kanunu’nda örgütlü suçlardan ilk maddelerinden sayılabilecek 26. maddeden itibaren bahsedilmesi göze çarpmaktadır. Ayrıca madde 29’da başkalarını suç işlemeye teşvik eden kişinin suçta oynadığı role göre cezalandırılacağından ve 18 yaşın altındaki bir kişiyi suç işlemeye teşvik eden kişiye ise daha ağır bir ceza verileceğinden bahsedilmektedir. 18 yaşından küçük bir bireyin çocuk sayılabilecek yaşta olduğu düşünüldüğünde suça sürüklenen çocuklar açısından bu maddenin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Yine kanunun ilk maddelerinden sayılabilecek 30. maddede şirketlerin suça ortak olmasından yani tüzel kişilerin cezai sorumluluğundan bahsedilmektedir.
Çin Halk Cumhuriyetinin hem Anayasası’nda hem de Ceza kanunlarında ekonomiyi temel alan birçok madde bulunmaktadır. Örneğin Anayasanın 7. maddesi “Devlet Ekonomisi” başlığını taşır ve devletin sahip olduğu ekonominin, yani tüm halkın mülkiyetindeki sosyalist ekonominin, ulusal ekonominin önde gelen gücü olduğu ve devletin, devlete ait ekonominin sağlamlaşmasını ve büyümesini sağlayacağı ifade edilir. Anayasanın 14. maddesi ise “Ekonomik Gelişme” başlığını taşır ve devletin katı ekonomi uygulayacağı, israfla mücadele edeceği ifade edilmektedir. İlgili maddenin devamı şu şekildedir: ”Devletin çalışanlarının coşkusunu artırarak, teknik beceri düzeylerini yükselterek, ileri bilim ve teknolojiyi yayarak, ekonomik idare ve işletme operasyon ve yönetim sistemlerini iyileştirerek, işgücü verimliliğini sürekli olarak yükseltir, ekonomik sonuçları iyileştirir ve üretici güçleri geliştirir”.[9] Anayasanın ekonomi ile ilgili diğer bazı maddeleri ise “Ekonomik Planlama” başlığı ile 15 madde ve “Yabancı Yatırım” ile ilgili 18. maddedir. Ayrıca Çin Ceza Kanunu 30. maddenin devamındaki maddeler incelendiğinde şirketlere ve tüzel kişilere belli suçlarda para cezası uygulandığı anlaşılmaktadır.
Çin Hükümetinin ekonomi devleri arasında yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda hem anayasada hem de ceza kanunlarında ekonomiden bahsedilmesi Çin’in ticari ve ekonomik faaliyetlere verdiği önemi, elde ettiği ekonomik başarıyı kanunlarla güvence altına almaya çalıştığını göstermektedir.
Çin Ceza Hukukunda ek cezalardan olan “Siyasi Haklardan Yoksun Bırakma” suçu, 54. maddede bulunmaktadır. İlgili maddeye göre, siyasi haklardan yoksun bırakılma cezasını alan kişi bir yıldan az veya beş yıldan fazla olmaması şartı ile, oy kullanma ve seçilme hakkından; ifade, basın, toplanma, dernek kurma, gösteri özgürlüğü haklarından; devlet organı pozisyonunda bulunma hakkından; devlete ait herhangi kurum, şirket veya kuruluşunda lider pozisyonunda bulunma hakkından yoksun bırakılır.
Kanunun 7. bölümünde bulunan 81. maddede şartlı tahliye halinde istisna tutulan suçların niteliği dikkat çekmektedir. Bu maddeye göre on yıldan fazla sabit süreli hapis cezasına çarptırılan veya cinayet, patlatma faaliyetlerinde bulunma, soygun, tecavüz ve adam kaçırma gibi şiddetli suçlardan ömür boyu hapis cezasına çarptırılan suçlulara ve sabıkalılara şartlı tahliye verilmeyeceği söylenmektedir. Bu maddeye göre sosyal güvenliği tehlikeye atan suçlara şartlı tahliye uygulanmaması önemli bir noktadır.
Son olarak kanunun 3. bölümünü “Sosyalist Pazar Ekonomik Düzeni Zararlarını Azaltma Suçları” oluşturmaktadır. Bununla birlikte 140 ve 150. maddeler arasında tüketici hukukuna dair suçlar bulunmaktadır.
III. TRİNİDAD VE TOBAGO
Trinidad ve Tobago, Numbeo’nun 2020 verilerine göre en yüksek suç oranına sahip 6. ülkedir. Nüfusu 1 milyon 400 bin olan bu küçük ülkenin, bu kadar yüksek bir suç oranına sahip olması şaşırtıcı görünse de ceza kanunları incelendiğinde suç oranlarının müsebbibine dair ipuçları açıkça görülebilmektedir.
Belirtmek gerekir ki Trinidad ve Tobago Ceza Kanunu[10] yalnızca 7 (yedi) maddeden oluşur. Ülkenin sömürge yılları sonrasında özerklik kazanmasını müteakip kodifikasyon çalışmaları çok sınırlı kalmıştır. Kısaca izah etmek gerekirse Trinidad ve Tobago kanunlarının içtihadi sistemin çerçevesinde oluşturulduğu görülür. Olası anlaşmazlıklarda yargılamalar içtihadi usullere göre yapılır. Ancak bu usullerle yapılması demek, ülkenin anglo-sakson hukuk sistemini benimsediğini ve bu yüzden içtihadi çerçevede kaldığını göstermez; kodifikasyon çalışmalarının çok sınırlı düzeyde olması nedeniyle yargılamaların da içtihadi çerçevede yapılmasının zorunlu olduğu anlamına gelir.
TTCL[11] m.3/II’ye göre bir kişi herhangi bir garantiye sahip olmadan gözaltına alınabilir. Özellikle maddede geçen; “makul sebeplerle (reasonable cause)”, “şüphelenilen (suspects to be)” gibi ifadeler, her ne kadar ceza kanunları dar yorumlansa da, kötü yasa uygulayıcılarının elinde bir silaha dönüşmektedir. İlgili maddenin 3. fıkrasında ise TTCL sivil vatandaşlara da gözaltına alma yetkisi vermektedir. Kısaca bu yasaya göre bir kimsenin tutuklanması için şüphe duyulması dahi yeterli olmakla beraber, bu kolluk yetkisini sivil vatandaşlar da kullanabilirler.
Birçok ülkenin kanunu kolluk kuvvetlerinin olay mahalline yetişemeyecek durumda olması ve var olan tehlikenin kritik olması gibi hallerde sivil vatandaşlarına olaya müdahil olma hakkı vermektedir. Türk İdare Hukuku’na göre buna “Zaruri Memurluk”[12] denirken TCK’da “Zorunluluk Hali”[13] kavramı yer almaktadır. Ancak TTPL’nin sivil vatandaşlara verdiği yetkilerde kritik durumun varlığı kesin olarak aranmamakta, şüphenin varlığı yeterli görülmektedir (bkz. m.4/I). Her ne kadar daha sonra II. fıkrada şüphenin doğruluğunun içtihadi ölçütlere göre değerlendirileceği yazılmış olsa da I. fıkranın varlığı dahi başlı başına bir tehlikedir.
Bu hususlar incelendiğinde TTPL’nin ülkedeki suçları önleyebileceğine dair inanç azdır. Ülke kodifikasyon çalışmalarında oldukça geride kalmış ve Ceza Kanunu da bundan nasibini almıştır. Bu noktadan bakıldığında, bu kadar düşük nüfusa sahip bir ülkenin böylesi bir suç oranına sahip olması şaşırtıcı değildir.
IV. İSVİÇRE
İsviçre Konfederasyonu, 26 kantondan oluşan federal bir cumhuriyettir ve İsviçre Avrupa Birliği üyesi değildir. İsviçre Konfederasyonunun anayasası, Federal Anayasadır.[14] Kantonların her birinin kendi anayasa ve yasaları bulunmaktadır ancak tek şart federal hukuka aykırı düşmemektir. Federal Anayasa’da geçtiği üzere “Kantonlar, egemenlikleri Federal Anayasa ile sınırlandırılmadığı sürece egemendir.”
İsviçre halkı çok çeşitli bir yapıya sahiptir ve Federal Anayasa 18. madde ile halka herhangi bir dili kullanma özgürlüğü verilmiştir. Ayrıca Federal Anayasa’nın önsözünde geçen “çeşitliliğine karşılıklı saygı ve saygı ile birlikte yaşamaya kararlı, ortak başarılarının ve gelecek nesillere karşı sorumluluklarının bilincinde ve yalnızca özgürlüğünü kullananların özgür kaldığını ve bir halkın gücünün, en zayıf üyelerinin refahı ile ölçüldüğünü bilerek” ifadesinden anlaşıldığı üzere birbirinden ayrı yaşayan insanları toplum haline getiren yine yasalar olmuştur. Bu bilgiler dahilinde bir ülkenin ceza hukukunun bireylerin anayasal haklarını da korumaya yönelik olduğu bilinci ile ceza kanunlarını incelemeye başlıyoruz.
İsviçre, güncel 2020 suç endeksi verilerine[15] göre 133 ülke arasında 125. sırada yer almaktadır. Buna göre suç oranı diğer ülkelere nispeten düşük bir seviyededir. Ayrıca kısa bir tarihi araştırmadan sonra görülmektedir ki, önceden İsviçre ceza kanunlarında ölüm cezası da bulunmaktadır ancak zamanla ilga edilmiştir.
İsviçre Ceza Kanunu,[16] kısa hapis cezaları ile gündeme gelmiştir. Kısa hapis cezası söyleminin temelini aşağıda da değineceğimiz üzere 77. madde oluşturmaktadır ve cezaevi mahkûmu en az yarısını olmak üzere hapis cezasının bir kısmını çektiğinde gerekli koşulları sağlıyorsa hapis cezasının günlük salıverilme şeklinde olacağından bahsedilmektedir.
İsviçre Ceza Kanununun genel hükümler kısmının birinci bölümünü “Suçlar ve Kabahatler” oluşturmaktadır. İlgili kanunda belirtildiği üzere suçlar, suçun taşıdığı cezaların ciddiyetine göre kabahatlerden ayırt edilmektedir. Kanunun 10. maddesinde suç ve kabahat tanımına yer verilmektedir. Buna göre suçlar üç yıldan fazla hapis cezası gerektirmekte, kabahatler ise üç yılı geçmeyen hapis cezası veya para cezası gerektiren suçlar olarak tanımlanmaktadır. İsviçre Ceza Kanunu’nun ilk maddesinden anlaşıldığı üzere bu kanun, “kanunsuz suç olmaz” prensibine dayanmaktadır. Kanunun 2.maddesinin ilk fıkrasında geçen “yürürlüğe girdiği tarihten sonar bir suç veya kabahat işleyen herhangi bir kişi için geçerlidir” ibaresinden “Geçmişe Yürümeme” ilkesinin izlerini görmekteyiz. Ayrıca İsviçre Ceza Kanunu’nun 5.maddesinin tamamı küçüklere yönelik suçlara ayrılarak bu konuya verilen önem ve hassasiyet gösterilmiştir.
İsviçre Ceza Kanunu’nun 13. maddesi ilginç bir nitelik taşımaktadır. İlgili maddede gerçeklik hatasına değinilir. Buna göre ilgili kişi, koşullara ilişkin hatalı bir inançla hareket ederse, mahkeme, eylemi failin sandığı koşullara göre yargılayacaktır.
İncelediğimiz kadarıyla birbirine tamamlayan ilginç kanun maddeleri de göze çarpmaktadır.
İsviçre Federal Anayasası’nın 17. maddesinde basın, radyo ve televizyon özgürlüğü ve bilginin telekomünikasyon yoluyla yayılma özgürlüğünün garanti altına alındığının ve sansürün yasak olduğu belirtilmektedir. Ancak İsviçre Ceza Kanunu’nun 28. maddesinde, medyanın cezai sorumluluğundan bahsedilmektedir. İlgili maddede kamuya açık görüşmelerin bir kamu otoritesinden gelen resmi yazışmaların doğru raporlanmasının kovuşturmaya tabi tutulmayacağı yazmaktadır. Aynı maddeden anlaşıldığı üzere bir suç, bir ortamda yayınlanmak suretiyle işlenir ve tamamlanırsa sadece yazarı kovuşturmaya tabi olacaktır.
Kanunda verilen cezaların para cezası, hapis cezası, alternatif hapis cezası, kısmen ertelenen ceza, askıya alınan cezadan oluştuğu görülmektedir. Bir hapis cezasının asgari süresinin minimum üç gün, maksimum ise yirmi yıl olabileceği ve yasanın açıkça öngördüğü durumlarda ise hapis cezasının ömür boyu süreceği belirtilmektedir (bkz. m.40). Ödenmemiş para cezaları yerine ise hapis cezası verilebilmektedir. Ayrıca 42. maddede cezanın askıya alınabileceğinden bahsedilmektedir. Buna göre mahkeme, suçlunun daha fazla suç veya kabahat işlemesini önlemek için ertelenmemiş bir hapis cezası gerekli görülmedikçe, normal olarak para cezasının veya iki yıldan fazla olmayan bir hapis cezasının infazını askıya alır. Mahkeme bir cezanın infazını kısmen veya tamamen askıya alırsa, suçluyu kanunda belirlenen bir deneme süresine de tabi tutmaktadır.
Kanunun 55. maddesinde aile içi şiddete yönelik olarak savcı veya mahkemenin uzaklaştırma süresi boyunca sanığın şiddeti önleme kursuna katılmasını isteyebileceği üzerinde durulmaktadır. İlerleyen maddelerde ise mahkemenin kararlarını bir uzman değerlendirmesine dayandıracağından bahsedilmektedir.
İsviçre’de hapis cezalarının infazı ise kanundan anlaşıldığı üzere yarı tutukluluk hali, hücre hapsi, toplum hizmeti, elektronik izleme vb. şeklinde gerçekleştirilmektedir. Madde 77/(a2) kısmı, “Hapis Cezalarının İnfazı/Günlük Tahliye İstihdamı ve Harici Konaklama” başlığını taşımaktadır. Buna göre hapishane; mahkûmu, normalde en az yarısını olmak üzere hapis cezasının bir kısmını çekmişse ve kaçması veya başka suçlar işlemesi beklenmiyorsa hapis cezası, günlük salıverilme şeklinde infaz edilir. Günlük salıverilme işinde cezaevi mahkûmu[17] kurum dışında çalışır ve dinlenme ve boş zamanlarını kurumda geçirir. Günlük serbest bırakma istihdamına geçiş, normalde açık bir kurumda veya güvenli bir kurumun açık bölümünde geçirilen uygun bir sürenin ardından gerçekleşir. Kurum dışında çalışmak, ev işlerini ve çocuk bakımını da içerebilir. Mahkûm günlük salıverilme işinde iyi davranış sergilediğini kanıtlaması halinde, cezanın daha fazla infaz edilmesi, dışarıda barınma ve günlük salıverilme istihdam biçimini alır. Burada hapishane mahkumu kurum dışında yaşayıp çalışmaktadır ancak yürütme otoritesinin gözetimi altında kalmaktadır.
Madde 77/b(2) ise hapis cezalarının infazında yarı tutukluluk haline değinmektedir. Buna göre failin talebi üzerine, 12 aydan fazla olmayan bir hapis cezası veya altı ayı geçmeyen tutuklu olarak geçirilen süre dikkate alınarak bir cezanın geri kalanı şu şartlar altında yarı tutukluluk şeklinde verilebilir: Failin kaçması veya başka suçlar işlemesi beklenmemeli ve suçlu, düzenli iş veya eğitim yapıyor olmalı ya da benzer şekilde haftada en az 20 saat meşgul olmalıdır. Bu maddenin 3. bendinde ise, suçluya gerekli gözetimin sağlanması şartıyla, tutukluluk merkezinin özel bir bölümünde yarı gözaltı verilebileceğinden bahsetmektedir. Maddenin 4. bendinde ise failin konulan yarı tutukluluk koşullarına uymaması halinde hapis cezasının normal şekilde uygulanacağı anlaşılmaktadır.
İsviçre’de hapis cezalarının bir diğer infaz şekli olan topluma hizmeti ise 79. madde a(2) bendinde anlatmaktadır. Buna göre failin kaçması veya başka suçlar işlemesi beklenmiyorsa altı aydan fazla olmayan hapis cezası; tutuklu yargılanmak için harcanan süre dikkate alınarak altı aydan fazla olmayan bir cezanın geri kalanı veya para cezası toplum hizmeti şeklinde verilmektedir. Toplum hizmeti, sosyal kurumlara, bayındırlık işlerine veya muhtaç kişilere fayda sağlayan bir iştir. Dört saatlik toplum hizmeti, bir günlük hapis cezasına, bir günlük para cezası birimine veya aykırılık durumunda bir günlük alternatif bir hapis cezasına karşılık gelmektedir.
Fail uyarılmasına rağmen yürütme makamı tarafından verilen toplum hizmeti şartlarına uymazsa, hapis cezası normal şekilde veya yarı tutukluluk veya para cezası şeklinde verilecektir.
Hapis cezalarının diğer bir infaz şekli ise 79/b(2) de düzenlenmiş olup elektronik izlemedir. Buna göre failin talebi üzerine, yürütme makamı elektronik cihazların kullanılmasını ve bunların failin vücuduna güvenli bir şekilde bağlanmasını emredebilir. Elektronik izleme, hapis cezasının veya 20 günden 12 aya kadar alternatif bir hapis cezasının infazında veya 3 ile 12 aylık bir süre için günlük salıverilme işi veya harici konaklama yerine emredilebilir.
Yürütme makamı yalnızca aşağıdaki durumlarda elektronik izleme emri verebilir:
a).Failin kaçması veya başka suçlar işlemesi beklenmiyorsa;
b) suçlu kalıcı bir yerde yaşıyorsa;
c) suçlu, düzenlenmiş bir iş veya eğitim yapıyor veya benzer şekilde haftada en az 20 saat meşgulse veya aynı işi yapmak üzere görevlendirilebilirse;
d) suçlu ile aynı konaklama rızasında yaşayan yetişkinler varsa;
e) fail, kendisi için hazırlanan uygulama planını kabul ederse.
Eğer a, b ve c deki gereklilikler karşılanmazsa veya fail uygulama planında belirtilen yükümlülükleri yerine getirmezse, yürütme makamı elektronik izlemeyi durdurabilir ve cezanın normal bir şekilde veya yarı tutukluluk şeklinde sürdürülmesine karar verebilir.
Diğer bir infaz şekline ise 81. madde de “Hapis Cezalarının İnfazı/Çalışma” başlığı altında değinilmektedir. Buna göre cezaevi mahkûmunun çalışması zorunludur. Mümkün olan her yerde, çalışma becerilerine, eğitim ve öğretime ve ilgi alanlarına uygun olmalıdır. Kabul ederse, ceza evi mahkûmu özel bir işveren için çalışabilir.
Bu maddelerde bahsedilen ceza infaz şekilleri, mahkûmların istihdamı ve İsviçre’nin nüfusunun azlığı (8.57 milyon)[18] göz önüne alındığında tüm bunların ülkenin iş gücüne olan ihtiyaca yönelik olduğunu düşünebiliriz. Bu şekilde suç işleyen insanlar, topluma verdiği zararı kendi çalışması ile bir nebze telafi etmeye çalışmaktadırlar.
V. AFGANİSTAN
Afganistan, Numbeo’nun güncel 2020 verilerine göre suç endeksi en yüksek dördüncü ülkedir. Bu ülke sık sık terör eylemleri ile karşı karşıya kalmış, silahlı çatışmalar ülke içerisinde hukuki tartışmalara üstünlük sağlamıştır. Bir asır geçmeden değişen ve birbirlerine taban olarak tamamen zıt olan Komünizm ve Şeriat temelli iktidarlar kurulmuş, yasalar da bu değişimden nasibini aldığından sağlam bir temel üzerine inşa edilememiştir.
Afganistan Ceza Kanunu[19] irdelenecek olursa daha ilk maddeden yasada Şeriatın hâkimiyeti görülür. “Uygulama Alanı” başlıklı 1. maddede geçen “kısas”, “diyet” içeriğine sahip cezaların İslami (Hanefi) Ceza Kanunu’na göre değerlendirileceği belirtilmiştir. Elbette şer’i ceza kanununu uygulamak bir iç siyaset tercihidir. Ancak şer’i ceza kanununu barındıran ülkelere bakıldığında (Iran, Irak, BAE vs.) kimilerinde suç oranlarının az, kimilerinde ise çok olduğu görülür. Bunun sebebi şer’i ceza kanunlarının yanlış yorumlanmaya çok açık olması ve şer’i kanunların kısmen modern sorunlara cevap verememesidir. Bunu örneklemek gerekirse internet ortamında veri çalmak şer’i hukuka göre hırsızlık olduğu gibi somut evrende bir eşyayı zilyedinden çalmak da şer’i hukuka göre bir hırsızlık suçudur. Fakat bazı ülkelerin yargı organları şer’i kanunları kimi zaman dar yorumlamakta ve bu durum ihtilaflara neden olmaktadır.
ACK[20] m.2’de “Kanunun tanımında olmayan hiçbir eylem suç olarak nitelendirilemez.” ifadesi kanunilik ilkesinin varlığını teşkil eder. Madde 3 ve 4 sırasıyla incelendiğinde; m.3’te ceza kanunlarının geriye yürüme yasağının belirtildiği görülür. Keza bu maddeye göre bir kimse işlediği suç sırasında yürürlükte olmayan bir kanuna göre cezalandırılamaz. Madde 4/I: “Masumiyet kuraldır. Suçlanan kimse yetkili mahkeme tarafından hüküm giydirilene kadar masumdur.” İfadesini kullanılarak “Masumiyet Karinesi” öngörülmüştür. M.4/II incelendiğinde “İnsan onuruna yakışmayan hiçbir ceza uygulanamaz.” cümlesinin yer aldığı görülür. Burada şer’i kanunlarla bir uyuşmazlık ortaya çıkma olasılığı çok yüksektir. Bugün dünyada savunulan modern doktrine göre idam cezası, suçluya psikolojik işkence içerdiği için çoğu modern ülkede artık uygulanmamaktadır. Keza ABD’de bazı eyaletlerde uygulanmaya devam eden bu ceza, zamanla eyaletlerin girişimiyle yürürlükten kalkmaktadır. Diğer yandan sadece idam cezasıyla kalmayan ve insan onuruna dokunan şer’i cezalar vardır.
Recm cezası, suç işleyen bir kimsenin taşlanarak öldürülmesidir. Bu ceza hala Afganistan’da uygulama alanı bulmaktadır. Görüldüğü üzere recm cezası, insan onuruna yakışmayan bir cezadır. ACK; “İnsan Hakları (m.7)”, “Mülkilik İlkesi (m.14)”, “Faile Göre Şahsilik İlkesi (m.18)” gibi ifadeleri içerisinde barındırsa bile ağır suçları cezalandırmada yetersiz kalmaktadır (m.400). M.400/I’e göre; dikkatsizlik, ihmal gibi manevi eksiklikler sonucunda dövülerek öldürülen maktulün faili yalnızca 3 yıla kadar ceza alacak ve 36.000 Afgani adli para cezasına çarptırılacaktır ki bahsedilen miktar yaklaşık olarak 3.200 TL gibi komik bir rakama denk gelmektedir.[21]
Bu bağlamlarda unutmamak gerekir ki, bazı cezaların yetersiz olduğu kanaatine varılabilse de ağır addedilen bazı suçlar şer’i hukuk karşısında da yaptırım konusu olmaktadır. Yetersiz gözüken kanunlar şer’i hukukla birleştiğinde ağır yaptırımlar ortaya çıkarabilir.
Son olarak kuş bakışı bir perspektifle bakıldığında Afganistan Ceza Kanunu modern ilkelerin çoğunu barındırsa da yanında uygulanan kanunlar kendisinin etkinliğini düşürmekte, kendisini ikinci sıraya atmaktadır. Böyle bir ceza kanunun asıl görevi olan; kamu – insan – mal güvenliğini sağlamak ve diğer suçların işlenmesini engellemek gibi yükümlülükleri yerine getiremeyeceği açıktır. ACK bir ceza kanunundan çok, şer’i ceza kanununun tamamlayıcısı niteliğindeki yasalar bütünüdür. Nitekim birincil kaynak olmadığını söylemek için tek başına m.4/II yeterli olacaktır. İnsan onuruna yakışmayacak cezaları reddeden bu madde, recm cezası karşısında çaresiz kalmaktadır. Bu tezatların oluşmasında Afganistan’ın son yıllardaki çalkantılı siyasetinin etkisi büyüktür.
VI. KATAR
Numbeo’nun güncel 2020 verilerine göre Katar suç endeksi en düşük olan ülkedir. Görece küçük bir yüz ölçümüne ve az bir nüfusa sahip olduğu için suç endeksinin bu kadar düşük olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Zira Trinidad ve Tobago incelemesinde de değindiğimiz üzere Trinidad ve Tobago düşük bir nüfusa sahip olmasına rağmen en çok suç işlenen ülkelerden biridir.
Çalışmamız kapsamında Katar Ceza Kanunu’nu[22] değerlendirecek olursak KCK m.1’de “hırsızlık, haydutluk, zina, iftira, içki içme, dinden çıkma, intikam suçları (kısas), kan parası (diyet)” gibi kavramlar bulunmaktadır. I. maddeye göre yukarıdaki suçlara, davalı veya davacının Müslüman olması şartı ile, Şeriat Kanunları uygulanır. Tıpkı Afganistan Ceza Kanunu’nda olduğu gibi kısas ve diyet kavramlarına yer verilmesi dikkat çekmektedir.
“Cezalar” başlıklı altıncı kısımda düzenlenen m.57’e göre ölüm cezası, hapis, müebbet hapis ve para cezası olmak üzere dört adet ceza bulunmaktadır. Madde 58’e göre ölüm cezasının uygulanmasında Katar Emirinin kararnamesi aranmaktadır. Bu ölüm cezasının sıklığını ve keyfiliğini ortadan kaldırmaya yönelik olsa da Katar Emirine yargıya ve ceza infazına yönelik kurumlara müdahale etme yetkisi tanımaktadır. Madde 58 ölüm cezasının infazına yönelik olup buna göre idam cezasına çarptırılmış kişi ya asılır ya da ölene kadar kendisine idam mangası tarafından ateş edilir. Asılma ve vurulma arasındaki farka dair kesin bir çizgi yoktur. Uygulamada suçun ağırlığının dikkate alınması en büyük olasılıktır. Nitekim 2017’de, Katar’da cinayet işleyen Nepalli failin idam cezasının infazı idam mangası tarafından ateş edilmek suretiyle gerçekleşmiştir.[23] Bu hem öldürme suçunda hangi tür idam cezasının verileceğine hem de bu idam cezası verilirken vatandaşlığa bakılmadığı gerçeğine ışık tutmaktadır.
Katar Ceza Kanunu dikkatli incelendiğinde bu kanunun özellikle dış güvenliğe ağırlık verdiği anlaşılır. Madde 98-129 arası maddeler Katar’ın dış güvenliğine karşı işlenen suçlara karşı öngörülen cezaları düzenler. İncelendiğinde dış güvenliğe ilişkin birbirleriyle bağlantılı olan suçların aynı madde altında farklı fıkralarda düzenlenmek yerine farklı maddelerde düzenlendiği görülür. Bu sebeple KCK’da dış güvenliğin fazlaca yer kaplaması, bu yolla da önemine dikkat çekilmeye çalışıldığı düşünülmektedir. Dış güvenliğe ilişkin suçların cezasının ekseriyetle idam cezası olması da bu bağlamda önemli bir ipucudur.
Devlet görevlilerine de oldukça geniş yer veren KCK, doktor ve ebe gibi kamu görevlilerini dahi özel olarak düzenleme ihtiyacı hissetmiştir. Kamu görevlilerinin ne kadar sıkı düzenlendiğine örnek olarak m.177 gösterilebilir. İlgili maddeye göre bir doktor ya da ebenin, kendisine ya da başka bir organizasyona fayda sağlamak amacıyla; hamilelik, doğum, sakatlık, ölüm gibi durumlarda yanlış deliller ya da bilgiler vermesi durumunda bu suçlar, 5 yıldan fazla olmamak üzere, hapis cezasını gerektirmektedir.
Şeriat Kanunlarının düzenleme alanına girse de m.256’da dinlere karşı işlenen suçlar yer almaktadır. Bu maddeye göre; yazı, çizim, jest ve mimikler ve diğer hareketlerle Allah’ı ya da herhangi bir peygamberi aşağılamak, Kur’an’ı çarpıtmak veya ihlal etmek, İslam dininin emirlerini ve usullerini ihlal etmek, İslam’a göre ilahi sayılan dinlere hakaret etmek gibi davranışlar suç olarak yer almaktadır. Böylece KCK bazı Şer’i suçlara kendi içinde de yer vermiştir.
Diğer taraftan bakıldığında KCK, “non bis in idem”[24] ve “ignorentia juris non excusat”[25] gibi modern ceza kanunlarında yer alan ilkeleri de barındırmaktadır.
Tıpkı Afganistan modelinde olduğu gibi Şer’i kanunları da ceza kanununa entegre eden Katar dünyanın en az suç işlenen ülkesidir. Ancak Afganistan incelemesinde görüldüğü üzere aynı şey Afganistan için söylenemez.
SONUÇ
Suçlar, her ülkenin içerisinde bulunduğu sosyal duruma ve diğer koşullara karşı yapılan eleştiriler bütünüdür.[26] Ekonomik koşulların, sosyal dengenin, hukuki güvenliğin yerinde olmadığı ülkelerde, tam tersi şartlara sahip ülkelerin ilkelerini içeren ceza kanunları pek bir fayda sağlamayacaktır. Ceza Kanunlarının suçları engelleme görevini yerine getirebilmesi için önce ceza kanununa saygı ve inanç duyulması, sonra da ceza kanununa uygulama alanı bırakılması gerekir.
İncelememizde görüldüğü gibi çok suç işlenen ülkelerin bazılarında idam cezası gibi ağır cezalar uygulansa da yasalara olan güvensizlik, sosyal yozlaşma, ekonomik problemler nedeniyle suçların önüne geçilememektedir. Anlaşıldığı üzere suçları engelleyen kanunlarla, suçu cezalandıran kanunlar arasındaki ince çizgi maddelerin içeriği değil, kanunlara duyulan saygı, inanç ve bırakılan uygulama alanıdır.
[1] Bkz. https://www.numbeo.com/crime/rankings_by_country.jsp , S.E.T: 08.10.2020.
[2]http://www.paclii.org/pg/legis/consol_act/cca1974115/#:~:text=(1)%20A%20person%20under%20the,for%20any%20act%20or%20omission. , S.E.T: 04.07.2020.
[3] EN: Introductory.
[4]http://www.paclii.org/pg/legis/consol_act/pa199875/ , S.E.T: 08.07.2020.
[5]https://www.imolin.org/doc/amlid/Papua_New_Guinea/Papua_New_Guinea_Internal_Security_Act_1993.pdf , S.E.T: 08.07.2020.
[6]https://www.numbeo.com/crime/rankings_by_country.jsp , S.E.T: 24.08.2020.
[7]https://www.tercihiniyap.net/m/yasam/cin-nufusu-2020de-ne-kadar-oldu-h9590.htm , S.E.T: 24.08.2020.
[8] https://www.fmprc.gov.cn/ce/cgvienna/eng/dbtyw/jdwt/crimelaw/t209043.htm.
[9]https://usconstitution.net/china.html#Article37 , S.E.T: 28.07.2020.
[10]https://www.oas.org/dil/Criminal_Law_Act_Trinidad_and_Tobago.pdf , S.E.T: 28.07.2020.
[11] Trinidad and Tobago Criminal Law. TTCK (Trinidad ve Tobago Ceza Kanunu) yazmak, TCK ile isim benzerliği yaratacağı ve bu yüzden yanlış anlaşılmaya sebep olabileceği için tarafımızca doğru bulunmadı.
[12] İdare Hukuku Dersleri, Kemal Gözler – Gürsel Kaplan s. 277.
[13] Ceza Hukuku Genel Hükümler, Artuk – Gökcen, s. 578.
[14]https://www.admin.ch/opc/en/classified-compilation/19995395/index.html S.E.T: 25.08.2020.
[15] https://www.numbeo.com/crime/rankings_by_country.jsp , S.E.T: 25.08.2020.
[16]https://www.admin.ch/opc/en/classified-compilation/19370083/index.html S.E.T: 25.08.2020.
[17] İsviçre’de çeşitli ceza infaz türleri olmasından dolayı cezaevi mahkûmu şeklinde belirtilmektedir. Bakınız: https://www.admin.ch/opc/en/classified-compilation/19370083/index.html S.E.T: 31.08.2020.
[18]https://tr.m.wikipedia.org/wiki/%C4%B0svi%C3%A7re , S.E.T 25.08.2020.
[19]https://www.unodc.org/res/cld/document/penal-code-amended_html/PENAL_CODE_with_Amendments.pdf , S.E.T: 25.08.2020.
[20] Afganistan Ceza Kanunu, en: Afghanistan Penal Code, APC.
[21] 08.10.2020 itibariyle 1 Afgani = 0.10 Türk Lirası.
[22]https://portal.www.gov.qa/wps/wcm/connect/8abaea8046be1deaae97ef70b3652ad8/Penal+Code.pdf?MOD=AJPERES&useDefaultText=0&useDefaultDesc=0 , S.E.T: 25.08.2020.
[23]https://kathmandupost.com/national/2018/06/05/qatar-hands-death-penalty-to-nepali SET: 23.08.2020.
[24] Madde 19
[25] Madde 34
[26] Jacques Verges, Savunma Saldırıyor, Metis Yayınevi, 7. Baskı, 24.10.2019.
Teşekkür: Çalışmamızda bizlere azim ve motivasyon sağlayan Ahmet Fevzi Kibar Hocamıza, çalışmamızı kontrol eden ve fikirlerini bizimle paylaşan İdil Gül Zubari arkadaşımıza ve bizi bu akademik platform içinde değerli kılan Akademik Çalışma Okulu’na teşekkürlerimizi sunarız.