(DENEME)
YAZAR: BETÜL AKÇAY
İşte yine hissettim… Donuk bakışlar, duvara konuşurcasına düz ve bir o kadar duygusuz cümleler. En son ne zaman hissetmiştim sıcacık gülüşünü, bana değer verdiğini, hiç hatırlayamıyorum. Dikkatini çekebilmek için abarta abarta anlattığım onca hikâyeyi en son ne zaman dinler gibi yapmıştın? Çocuktum ve belki sen başından savmak için dinlemiş gibi yapmıştın, ben de inanmıştım. Ama küçük bir kız çocuğu değilim artık, kanmıyorum. Sanıyor musun ki hala onayını en çok almak istediğim kişisin. Neden onaya ihtiyacım olsun ki? Ben benim, yaptıklarım senin aferinini almasa da… Görüyorsun işte onaya ihtiyacım yok. Sensiz çok daha mutluyum. Seni düşünmüyorum zaten hiç. Neden düşüneyim ki? Hissedemediğim bir sevginin peşinden koşacak değilim sonuçta.,,
Biliyorum ki insanın kendine en büyük kötülüğü kendini bir sevgiye muhtaç kılmaktır. Ben bu kadar aciz ve kötü biri değilim ki! Sevginin hak edilen bir şey olduğunu elbette biliyorum. Ayrıca kedilere mama veriyorum, sokakta selam vermeden geçtiğim bir köpek bile yok. Ne zaman yerde bir ekmek parçası görsem üç kere öpüp başıma götürüyorum, ardından bir köşeye koyuyorum. İyi bir insanım anlayacağın. Demem o ki yap(a)mam kendime bu kötülüğü. Unuturum seni, kaybolursun belleğimin derinliklerinde. En son çocukken dinleyip dilime takılan, ama hiç fark etmeden unuttuğum bir şarkının yanında bir gün hatırlanmayı beklersin…
Sırf seni güldürmek, güldüren olabilmek için saçma sapan şeyler anlatıp “ne anlatıyorsun yine” dercesine bir gülüşünü bile kovalayacak değilim ya! Umursamıyorum artık seni, cezalandırıyorum içimde. Senin için bir mahkemem var, orada yargılıyorum seni. Bazen suçsuz buluyorum bazen affediyorum suçunu. Ama bazen –ki en tehlikelisi bu- darağacına kadar eşlik ediyorum sana, tabureye çıkmana yardım ediyorum, malum artık çok genç değilsin, yeri geliyor duanı yapmayı bile ben üstleniyorum. Sonra duygularım karşı çıkıyor bana, “yapamazsın bunu, bu aykırı tüm kanunlarımıza” diyor.
En başa dönüyoruz yeniden. Ama senelerdir yargılıyorum seni, hüküm veriyorum hakkında. Takdir edersin ki artık aşinayım bütün durumlara, tahmin edebiliyorum çoğu şeyi. Bunu söylemeye izni var mı dilimin bilmiyorum ama yakınmış ölümün, taburen yakında kayacakmış ayağının altından, öldürecekmişim seni… Bunu sana söylemek istemezdim ama korkuyorum o günden, seni ne kadar öldürmek istesem de bütün benliğimde yaşatmak istiyorum aynı anda. Bir çözüm bulmalı buna, çünkü yaşamalıyım seninle, seni öldürdükten sonra da…
TEŞEKKÜR: Uzun yıllar sonra tekrar yazı yazmama olanak sağlayan, bizleri, sadece tüketen statüsünde olmaktan çıkarıp aynı zamanda üreten bireyler olmaya teşvik eden Ahmet Fevzi KİBAR hocam başta olmak üzere, kendi yazısıyla farkında olmadan bana cesaret veren, yapıcı eleştirileriyle yardımcı olan arkadaşım Mustafa DÜNDAR’a, yazımı yayınlamak konusunda ilk cesareti aldığım arkadaşım Habibe ARICI’ya teşekkür ederim.
Yaptıkları eleştiriler doğrultusunda yazıma yön vermemi sağlayan Akademik Çalışma Okulu’ndan değerli arkadaşlarım Berranur YÜRÜK, Nisa Nur KÖKSAL, Mustafa SİNCAR ve Elif YILMAZ ’a da ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum.
*Ve son olarak;
Sen yazmasan,
Ben yazmasam,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…
İnsanın içine işleyen girdaplı bir yazı ,akıcı bir kalem
Tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
Değerli yorumunuz için çok teşekkür ederim 🙏
Duygu yüklü bir yazı, kalemine sağlık. Yeni yazılarını heyecanla bekliyoruz.
Teşekkürler Musab, ınanıyorum ki hepimiz daha nice basarılı eserlere imza atacağız 🙏
Çok etkileyici bir yazı. Okuyan herkes kendinden bir şeyler bulacaktır. Çok etkilendim. Ellerine sağlık Betül, tebrik ederim. Gelecek yazılarını merakla bekliyorum.
Teşekkür ederim Mustafa, en büyük isteğim herkesin kendinen bir parça bulması. Umarım gerceklestirebilmisimdir.